Babalarımızı çok seviyoruz, aynı şekilde çocuklarımızın babalarını da çok seviyoruz. Farklı sevgiler elbet... Babalarımıza her yaşta çok ihtiyacımız var, çocuklarımızın babasına ise sonsuza kadar ihtiyacımız var... Çünkü her çocuğun anne ve babasına çok ihtiyacı var!
Peki, ihtiyaçtan kasıt nedir? Çocuğun temel-yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra; çocuğun koşulsuz sevgi, sıcak bir ilgi, günlük hayatın tutarlı, kararlı ve hoşgörülü kurallar çerçevesinde düzenlenerek; çocuğun biricik olduğuna, birey olduğuna hürmet edilerek; ve her ne olursa olsun anne baba desteğinin hep arkasında olduğunu bileceği bir güven duygusu ile büyütülmesi...
DÜŞE KALKA BÜYÜYORUZ! Efendim, aslında anne-babalık da öğrenilen bir süreç, ebeveynlik yolculuğumuzda biz de tıpkı çocuklarımız gibi düşe kalka büyüyoruz. Kuşkusuz bütün anne babalar iyi niyetli, herkes elinden gelenin en iyisini yapıyor. Fakat, elimizden gelenin de daha iyisi varsa onu da yapabilmeliyiz.
Babalar Günü vesilesiyle sözüm daha çok babalara... Babalarımızın daha kapsayıcı, daha rollerinin hakkını veren, “Eve ekmek getiriyorum ya daha ne yapayım? deyip köşesine çekilmeyen baba figürü olmalarına öyle ihtiyacımız var ki... Biz çocukların da buna ihtiyacı var, annelerin yani eşlerin de buna ihtiyacı var...
Sezar’ın hakkı Sezar’a: Babalar da değişmekte, her geçen gün bebeklerine, çocuklarına keyifle bakım veren, onlara özel zamanlar ayıran, eşleriyle hayatı her aşamasında paylaşan babalar çoğalıyor... Fakat itiraf etmek gerekir ki, erkeklerin örnek alacağı baba figürlerinde bir eksiklik var ve çocuklu yaşamdaki çoğu sıkıntı da baba figürünün eksikliğinden kaynaklanıyor.
Neden derseniz? Annelere bakın; (sakın ha yarıştırdığımı ve de karıştırdığımı sanmayın, son derece iyi niyetliyim) anneler de anne figürünün hakkını verebilmek için yaşam boyu ter akıtıyorlar; bu 5 kuşak önce de böyleydi, bugün de böyle... Kadın iyi eş ve iyi anne olabilmek için canını dişine takıyor; bu süreçte kuşkusuz bir sürü hata da yapabiliyor; fakat çocuğun hep yanıbaşında varlığını hisetttiği, onu kapsadığı bir annesi var (istisnalar kaideyi bozmaz)... Oysa, babalarımıza baktığımızda (kendi babalarınıza bakın, yine istisnalar kaideyi bozmaz) babaların çoğu var ama yok; bu 5 kuşak önce de böyleydi, bugün de genellikle böyle... Babalar varlar ama yoklar!..
BABALAR NEREDESİNİZ?.. Nerede bu babalar? İşteler! Arkadaşlarıyla birlikteler! Kendi ailelerinin sorunlarıyla ilgileniyorlar! Özel hayatları var! Hobileri var; akşamdan akşama ya da hafta sonundan hafta sonuna bu kadar çalış çabala olmasın mı?!. Peki, kız çocuğuna karşı cins olarak kim rol model olacak? Ya, erkek çocuğu erkek olmayı, baba olmayı kimden öğrenecek? Çocukların elbette bir babası var; ama bu babalar neredeler?
Çocuklar neden, özelikle bebeklik ve ilk çocukluk çağlarında babalarına düşkün oluyorlar hiç düşündünüz mü? Aynı evin içinde yaşadıkları babalarını özlüyorlar da ondan, babalarına doyamıyorlar da ondan! Baba var, ama çocuğa bir faydası yok, çocukla etkin bir etkileşimi yok! Çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılıyor ya; çocuğun, karnı tok, sırtı pek ya...
ÇOCUKLAR BABALARINA AÇ BÜYÜYOR! Ah, ah, çocuklar babalara aç büyüyorlar işte! Bizim dedelerimiz, bizim babalarımız eve ekmek getiren babaydı, çouklarını uzaktan sevmeyi öğrenmişlerdi, kadınlar da genellikle çalışmazdı. Ama, insaf! Artık kadınlar, yaşamın her alanında çalışıp didinirken babalar neden eski alışkanlıkları sürdürüyorlar?!
Geçen gün “Anne Olunca Anladım adlı TV programımı bir izleyici aradı; “Eşim doktor, çok yoğun çalışıyor, ben de çalışıyordum, bebek olunca işten ayrıldım, fakat 3 yaşındaki oğlumuzla başbaşa vakit geçiremiyor, 5 dakika yalnız kalsalar hemen bana sesleniyor, bak şu çocuğa ben anlamam” diyor, diyerek dert yandı. Bu derteleri yanan kadınların, bu baba yoksunu çocukların sayısı öyle çok ki...
Biz anneliği nasıl bebeğimizin doğumuyla öğreniyorsak, babaların da babalığı, bebeklerinin doğumuyla öğrenmeleri mümkün... Fakat babalıktan keyif almayı, çocuğuyla birebir ilişki kurmak üzere çaba sarfetmeyi kaç baba deniyor, babalığı kaç baba gerçekten öğrenmek istiyor?
Kimse kızmasın, küsmesin! Babalar var ama yok olmasınlar; bu sefer, baba babalığını yapmayınca eşler arasındaki ilişki de bozuluyor, kadın çocuğun herşeyine koşmaktan yoruluyor, içi de buruluyor tabii, çocuğuna babalık yapılmayan kadın nasıl mutlu olabilir ki? Öte yandan, babalara sorsanız, “Eşim ve çocuklarım için ölürüm bile” diyorlar. Sevgili babalar bizim için ölmenize falan gerek yok! Yaşamanıza, hep birlikte hayatı her alanda paylaşarak yaşamaya ihtiyacımız var. Her gün, rutin olarak çocuğunuzun hangi sorumluluğunu siz yerine getiriyorsunuz, lütfen söyler misiniz?!.
BABALAR GÜNÜ’NÜZ KUTLU OLSUN! Ve yine babalara soruyorum, babalığınıza kaç puan verirsiniz? Siz diyelim ki, 10 numara baba olduğunuzu düşünüyorsunuz, ya çocuğunuz büyüdüğünde babalığınıza kaç puan verecek? Biz kadınlar 9 ay hamilelik yaşıyoruz, sonra da bir emzirme süreci var, ama onun dışında babalar daha kapsayıcı, daha etkin, daha iyi ve etkili rol modeller olmak üzere kolları sıvayabilirler ve babalığı A’dan Z’ye öğrenebilirler. Nasıl mı? AÇEV’in düzenlediği, ücretsiz “Baba Destek Programı” sayesinde... Sonra kendileri de şaşıracaklar, “Meğer babalık amma da keyifliymiş” diye... Babalar Günü’nüz kutlu olsun! |