Bir çocuk bana yeter!
Geçen hafta, "Doğurmak bir seçimdir!" dedik… Kadınlar, bedeniniz ve hayatınız sadece size aittir, dedik. Çocuk sahibi olmadan önce, her anlamda hazır olmak gerekir, dedik... Tüm bunların üstüne en yeni doğum kontrol yöntemlerinden bahsetmemek olmazdı. Malum, insan bir kez anne olunca üreme içgüdüsü son bulmuyor. Hatta, benim gözlemlerime göre, doğuran kadına adeta bir gözükaralık gelip yapışıyor. Ve sanki, "Ben bu çocuğu 9 ay karnımda taşıdım, doğurdum da, bir tane, bir tane daha doğururum" gibi bir güven bünyeye hakim oluyor. Hormonların o süreçte habire değişmesinin de bunda önemli bir etkisi olsa gerek… Çevrenize bakın, 3-4 yıl ara verenler genellikle ikinci, üçüncü çocuk fikrinden vazgeçmişlerdir. Ama, birini büyütürken kardeşi de aradan çıksın, düşüncesi son zamanlarda pek moda… Bana da özellikle son 1-2 yıldır ısrarla soruyorlar; "Duru'ya kardeş ne zaman geliyor?" diye… "Yok, diyorum, kardeş mardeş yok, kendisine iyi arkadaşlar edinsin." Duru'yu doğurduktan 4 yıl 4 ay sonra, son kararım olmasa da düşüncem odur ki, bir çocuk bana yeter! Allaha şükür, kız istiyordum kız da oldu, sağlıklı da oldu, daha ne isteyeyim… Doğumdan sonraki ilk 2 yıl içinde, kendimi birkaç kez tekrar hamileyim sanmıştım. Belki hormonların o sıralardaki döngüsüyle, o güven ve gözükaralıkla ben de ikinci bir çocuk patlatabilirdim, ama şimdi aklı selim düşününce; "Yooook" diyorum, "Daha o kadar kafayı yemedim". Zaten, hangi aklı başında insan çocuk ister ki?! Bu çocuk işi, bu annelik durumları bir tür delilik değil de nedir?! Tabii ki, anneliği çok sevdim, yavruma aşığım, hayatta her şeyden vazgeçebilirim ama Duru'dan asla… Bütün bunlar bir tarafa… Ama, çocuk annenin hayatını ters yüz ediyor. Yaşamınızın, duygularınızın, düşüncelerinizin, isteklerinizin, hayata bakışınızın değişmesi derken, bambaşka bir insan olup çıkıyorsunuz. Ve anneyseniz, artık yüreğinizin hep pır pır edeceğini kısa zamanda anlıyorsunuz. Bir de bende garip bir duygu belirdi: Sanki bir çocuk daha doğurursam, bu Duru'ya ihanet etmek olacakmış gibi hissediyorum. Öte yandan, o da yeni yeni bir kız kardeş istediğini açık etmeye başladı. Her şey bir yana annenin ikinci, üçüncü çocuğa hazır olup olmaması, maddi- manevi ailenin imkanları her çocuktan önce iyice düşünülmeli. Örneğin, Duru anaokuluna gidiyor ama iki kardeş olsalar gidemezler… Bu basit örnek daha da çoğaltılabilir… Bu işler biraz da kader kısmet diyeceğim ama dilim varmıyor, çocuklar seçilerek gelsinler dünyaya… Onlar da seçmeyi öğrensinler güvenle, yoksa tesadüf sonucu, kaza kurşunu diye ya da büyüğe kardeş yapmak takıntısıyla değil… Her biri gerçekten istendiği ve onlara hazırlanıldığı için merhaba desin yaşama… Aksi taktirde mutluluk bile eğer henüz hazır değilseniz, gelip de kapınızı çalmıyor, çalsa da siz duymuyorsunuz. |
| DOĞUM SONRASI KORUNUN!
Eğer, siz de doğumdan sonra hangi doğum kontrol yöntemini seçmeniz gerektiği konusunda kararsızsanız, Anadolu Sağlık Merkezi'nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. İbrahim Sözen'in verdiği bilgilere kulak verin.
İster normal doğum olsun, isterse sezaryen ile doğum, tüm yeni annelerin üzerinde dikkatle durmaları gereken bir konu da, mümkün olduğunca erken, en uygun doğum kontrol yöntemini seçmek ve uygulamaktır. Genel olarak doğumdan ilk 6 hafta sonra doğum kontrol yöntemlerine başlanabilir. Zaten, doğum sonrası ilk 6 hafta zaten cinsel ilişki önerilmemektedir. Bu arada halk arasında, anne sütüyle emzirmenin bir çeşit doğum kontrol yöntemi olduğu bilgisi bilimsel olarak da kabul görse de, buna güvenmemek gerekir. Bu koruyuculuk sadece tam emziren, yani düzenli aralıklarla (4 saatte bir) gece dahil emziren ve bebeklerine ek besin vermeyen annelerde ve ilk 6 ay için geçerlidir. En iyisi mi, risk almadan, doğumdan 6 hafta sonra, siz kendinize en uygun doğum kontrol yöntemini uygulamaya başlayın. İşte yöntemler…
DOĞUM KONTROL HAPLARI Doğum kontrol hapları bebeklerini emziren kadınların sütlerinin gelmesini başlangıçta miktar ve kalite yönünden olumsuz etkiler. Günümüzde kullanılan düşük hormon dozlu haplarda bu etki daha azdır. Bu kadınların süt verim süreleri, bu hapları kullanmayan kadınlara göre daha kısa olarak bulunmuştur. Buna karşın doğum kontrol hapı kullanan annelerinden süt emen bebekler üzerinde hastalık, zeka veya psikolojik bozukluk açısından hiçbir olumsuz etkiye rastlanılmamıştır.
Doğum sonrası kullanılacak doğum kontrol haplarının düşük doz östrojen (20 mikrogram) içeren olmasına dikkat edilmelidir. Emziren kadınlar bu haplara doğumu izleyen 6. haftadan sonra, emzirmeyen kadınlar ise 3. haftadan sonra başlayabilirler. Emziren kadınlarda doğum kontrol haplarının alımından sonra süt miktarında önemli bir azalma görülürse, başka bir korunma yöntemine geçmek düşünülmelidir. 35 yaşın üzerinde sigara içen kadınlarda bu haplar olası yan etkileri nedeniyle önerilmez. 12 haftadan önce gerçekleşen düşük veya gebelik sonlandırmasından hemen sonra, daha büyük gebeliklerin düşük ve sonlandırılmasından da 2 hafta sonra doğum kontrol haplarına başlanabilir.
Doğum kontrol hapları ayrıca, yumurtalık ve rahim kanserine karşı koruyucu özelliktedir; ağrılı adet sancısını ve çok kan kaybedilen ağır adet kanamalarını da azaltır..
ACİL DOĞUM KONTROLÜ Eğer bir kadın, korunmasız şekilde bir ilişkiye girmiş ise ilişkiyi izleyen ilk 72 saat içinde yüksek doz doğum kontrol hapları alarak, gebe kalma riskini ciddi şekilde azaltabilir. Bu, ilişki sırasında prezervatifin yırtıldığı durumlar için de geçerlidir. Bu hapların alımı doktor konrtolünde olmalıdır. Yüksek doz doğum kontrol hapları mide bulantısı yapabileceğinden, bunu giderici ilaçları da doktorunuz size verecektir.
MİNİHAP Bunlar sadece progesteron hormonu içerip diğer doğum kontrol haplarında bulunan östrojen hormonu içermeyen doğum kontrol haplarıdır. Bu haplar özellikle bebeklerini emziren anneler için idealdir. Çünkü diğer doğum kontrol haplarında görülmesi olası olan süt miktarında azalma gibi bir yan etkiye sahip değildirler. Tam tersi az da olsa anne sütünün daha uzun süre verilmesini sağlayıcı bir etkisi olduğu saptanmıştır. Bu hapların gebeliğe karşı koruyucu olabilmesi için her gün mutlaka aynı saatte alınması gerekir. Bu haplar ülkemizde şu an için üretilmemektedir.
RAHİM İÇİ ARAÇ (RİA) Günümüzde kullanılan RİA'lar T şeklinde ve üstünde bakır içeren bir yapıdadır. Bu küçük ve elastiki araç rutin bir jinekolojik muayene sırasında ağrısız bir şekilde rahime yerleştirilir. 10 yıl süreyle rahim içinde kalabilir. Burada yarattığı ortam, hem spermleri öldürücü hem de eğer sperm yumurta ile birleşmişse, oluşan embriyonun rahime tutunmasını engelleyici niteliktedir. Bu şekilde gebeliğe karşı koruma sağlar. Bunların daha yeni piyasaya çıkan bir türü hormon salgılayan RİA'lardır. Bunların ek avantajı adet kanamaları sırasında kaybedilen kan miktarını azaltmasıdır. Hormon salgılayan RİA 5 yıl rahimde kalabilir. RİA'ların gebeliğe karşı koruyuculuğu yüzde 97 civarındadır. Doğumu izleyen 6. haftadan itibaren takılabilir. Yüzde 10-15 civarında vakada ağrı veya kanama artması veya düzensizliği gibi yakınmalar nedeniyle ilk yıl içinde çıkartılma oranı vardır.
DEPO-PROVERA (İğne) Progesteron hormonu içeren ve 3 ayda bir kastan yapılan bir enjeksiyon (iğne) olan depo-provera gebeliğe karşı yüzde 99'a varan bir koruma sağlar. Emzirme sırasında emzirmeye olumsuz etkisi olmadığından rahatlıkla kullanılabilir. Doğumu izleyen 3. günden itibaren verilebilir. Her gün hap almayı unutan bayanlar için idealdir. 35 yaşın üzerinde sigara içen kadınlarda da östrojen içeren doğum kontrol hapları kullanılmadığından, depo-provera kullanımı önerilmektedir. Nadiren bazı kadınlarda düzensiz adet kanamasına neden olur. Ancak, bu genellikle kullanımın sadece ilk yılında görülür. Uzun vadede adet kanamaları depo-provera'nın kullanıldığı süre içinde geçici olarak kesilir. Bu tehlikeli bir durum değildir.
STERİLİZASYON (Tüplerin bağlanması) Gebeliğe karşı yüzde 97- 99 koruyucu olan bu yöntemde bir küçük operasyon ile hastanın tüpleri sperm ve yumurtayı içinden geçiremez duruma getirilir. Bu geriye dönüşü çok olanaklı olmayan kesin bir çözümdür. Bu nedenle bu yöntem başvurmadan önce çok iyi düşünmek gerekir. Genellikle 30 yaşın üzerinde ve istediği çocuk sayısını tamamlamış kadınlar için önerilir. En başarılı olan şekli sezeryan ameliyatı sırasında ya da normal doğumu izleyen ilk 24 saat içinde yapılan tüpleri kesip bağlama yöntemidir. İlk 24 saat içinde yapılan yöntemde göbekbağının hemen altından 3 cm eninde küçük bir kesi ile uygulanır. alternatif olarak laporoskopik (küçük kesilerle kapalı ameliyat) yöntemle doğumu izleyen 6. haftadan itibaren tüpler yakılabilir veya bir klip uygulayarak sıkıştırılıp kapatılabilir. Klip yönteminin başarısı diğerlerine göre biraz daha azdır, ancak hastanın ileride kararını değiştirip tüplerini açtırmak istemesi durumunda yeniden gebe kalınması açısından en fazla şansa sahip olan yöntemdir.
DOĞAL YÖNTEMLER Geri çekilme yöntemi spermin vajen içine boşalmasını önleme fikrine dayanır. Bunun işlemesi için erkeğin penisini boşalmadan önce vajenden çıkarabilmesi gerekir. Burada başarısız olunmasına neden olan önemli gerçek tam boşalma gerçekleşmeden de penisten salınan sıvının içersinde sperm olabileceğidir. Takvim metodunda ise, yumurtlamanın gerçekleştiği gün ve ona yakın olan günlerde cinsel birleşmeden kaçınmak ana prensiptir. Düzenli adet gören kadınlarda, örneğin 28 günde bir adet görme durumunda, yumurtlama 14. gün veya civarında gerçekleştiğinde 10. ve 18. günlerde cinsel ilişkiden kaçınmak güvenli bir yol olabilir. Bunun dışında vücut ateşinin ölçülmesi ve yumurtlama gününü gösteren idrar testleri yoluyla da yumurtlanan günün saptanıp ilişkiden uzak kalınması mümkündür.
BARİYER METODLARI En çok kullanılan bariyer metodu prezervatiftir. Aynı zamanda cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruma sağlar. Penisi çok sıkmaması ve ucunda en az 1 cm'lik bir mesafe bırakılması prezervatifin patlamaması ve ejakülat denilen sıvının toplanması için gereklidir. 30 yaşın üstündeki kadınlarda 1 yıllık koruyuculuğu yüzde 94 civarındayken, 25 yaşın altındaki kadınlarda koruyuculuk yüzde 90'a düşmektedir. Bu daha çok tecrübeli kadınların prezervatifin doğru kullanımını daha iyi bilmelerine bağlı olabilir. Prezervatifin dışında ülkemizde çok nadir olarak kullanılan diyafram ve rahimağzı başlığı kadının vajeninin arka bölümünü ve rahimağzını kapatan prezervatif benzeri bariyer metodlar olarak sayılabilir. |
|
ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE | DOĞUM KONTROLÜNÜ ELDEN BIRAKMAYIN! Anne hem yeni doğan bebeğini uzun bir süre emzirebilmek, hem de önceki hamileliğinde ve emzirme sırasında vücudundan eksilen demir ve kalsiyum gibi mineralleri yeniden depolayabilmek için uzun bir süreye ihtiyaç duyuyor. O nedenle uzmanlar, iki hamilelik arasındaki sürenin en az 2 yıl olmasını öneriyorlar. Öte yandan, Türkiye'de çalışan kadınların yüzde 70'i evlilik ve çocuk gibi nedenlerle işi bırakıyor. Ve zaten Türkiye'de çalışan kadın oranı sadece yüzde 18. Keşke, ilk 3 yıl her anne çocuğuna bakabilecek imkanlara sahip olabilse… Ama bunun için sadece ailenin maddi imkanları yeterli değil, yasalarda da yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Anlayacağınız söz konusu çocuk olduğunda annenin hem fiziken, hem de ruhen güçlü olması şart. O mucize ana kadar da doğum kontrol yöntemlerini aksatmamak boynumuzun borcu! |
|