Kızım doğduktan yıllar sonra, kadın-doğum uzmanımı aradım ve "Bebeğimin poposuna şaplak attınız mı? Doğruyu söyleyin, attınız mı?" diye panikle sordum. Siz, benim gibi bu soruyu sormakta geç kalmayın. Doğumdan önce, "Bebeğimin poposuna lütfen şaplak atmayın" deyin. Ne olur ne olmaz...
İşte, şimdi de bebeğimiz bizim anne ve babalığımızla dünyayı öğreniyor. O, onun adına her an yaptığımız seçimlerle büyüyor.
Tabii ki, bu süreçte birçok korku ve endişe de bizi esir alır, doğum korkusu, bebeğime yetebilecek miyim korkusu, bebeğimi büyütebilecek miyim endişesi, vb. durmadan zihnimizi meşgul edip durur.
GERİYE DÖNÜP BAKINCA Ve bizler bebeğimizi büyütme yolculuğunda ilerlerken, farkında olarak ya da olmayarak çoğu kez geriye de dönüp bakarız . Özellikle de annelerin doğası böyledir; örneğin çocuk 10 yaşına gelmiştir, ama hamilelik ve ilk bebeklik zamanları her fırsatta değerlendirilir anne tarafından... Ve çocuğa bakarak hülyalara dalınır; anne kendi kendine habire sorar: "Karşımda duran bu çocuk, karnımda taşıdığım, sütümle beslediğim bebek mi?" Çünkü anne, bizzat yaşasa da doğum mucizesi karşısında, evlat büyütme mucizesi ve ağır sorumluluğu karşısında her an şaşkındır. Gündelik yaşam bir yandan olanca baskısıyla sürerken, anne bir yandan da içsel gel-gitlerini dengelemeye çalışır. Ve kendini, hem geçmişe hem şimdiye, hem de geleceğe taşıyarak çocuğuna en iyi anneliği vermek ister. Çocuğa koşulsuz sevgi, özenli ilgi, sabır, hoş görü, emek, takdir göstermek suretiyle yapılan bir tür adanmışlık yolculuğudur bu... İşte, tüm bu yolculuk boyunca, anne ve babanın, ki özellikle de annenin desteğe, doğru ve sağlıklı kaynaklardan beslenmeye çok ihtiyacı vardır. Bu kaynaklar seçilen doktorlardan tutun da, yakın çevrenizin verdiği sizin de uyguladığınız bilgiler, yararlandığınız kitaplar, siteler, eğitimciler, hatta yaşadığınız toplumun tamamıdır... Ama siz, size, bebeğinize, ailenize uygun olanı "cımbızla seçer gibi" seçer ve öyle kullanırsınız. (Öyle de kullanıyorsunuz değil mi? Yani, kılıkırk yarıyorsunuz biliyorum, çünkü doğru kaynaklardan yararlanmak işin çok önemli bir kısmını oluşturuyor.)
HER AN YAPTIĞIMIZ SEÇİMLERE DİKKAT! Seçimler tüm hayatımızı belirler ve bazen bizi çok da zorlarlar. Örneğin, doğum yapacağınız doktoru, hastaneyi seçerken yaşadığınız telaşı bir düşünsenize... Hiç unutmuyorum, hamileliğime, konusunda çok iyi olarak bilinen bir profesör hanımla başlamıştım, fakat kendisine ancak 4,5 ay dayanabildim, çünkü bebeğimle ilgili bilgileri benimle paylaşmıyor ve asla empati yapmıyordu.
4,5 aylık hamileyken doğum yapmayı düşündüğüm hastanede muayane olmak üzere sıraya girdim, "Artık karşıma kim çıkarsa" ona anlatacaktım derdimi. Bir çocuk babası olan kadın doğum uzmanı Tanju Bey ile böylece tanıştık ve doğumu da kendisiyle gerçekleştirdik. Ama doğumdan sonra da hasta-doktor ilişkimiz devam etti. Hiç unutmuyorum, kızım 2-3 yaşlarındayken okuduğum Osho'nun "Çocuk" adlı kitabında, "Göbek bağını kesiyoruz ve çocuğa bir tokat atıyoruz ki nefes almak zorunda kalsın. Ama bu onu zorlamaktır, bu vahşicedir ve kesinlikle bilim dışıdır ve doğal değildir" diye yazıyordu. Bu bilgiden o kadar etkilendim ki, doğumun üstünden onca zaman geçmesine rağmen, Tanju Bey'i aradım. Doktor Bey, "Doğumdan sonar bebeklerin poposuna şaplak atıyor musunuz, bu uygulama hala geçerli mi, bebeğimin poposuna şaplak attınız mı?" diye sordum... Tabii, Tanju Bey önce şaşırdı, durumu açıkladım, "Hayır dedi, bebeklerin poposuna şaplak atmıyoruz, o uygulama çok eski..."
Derin bir oh çektim... O güne kadar, daha doğrusu doğumdan önce bu önemli ayrıntıyı hiç düşünmemiş ve araştırmamıştım, fakat doğumdan sonra böyle birden bire bu bilgi karşıma çıkınca da çok etkilendim. Ve bir anne olarak düşününce, insan bu uygulamanın bebekte nasıl da travma yaratabileceğini kestirebiliyor. Düşünsenize, 9 ay boyunca senin için mükemmel olan bir ortamda yaşa, sonra dünyaya gel ve popona bir şaplak ye! İnsan şok geçirir! Keza, bebeği yıkarken, ilk muayene yapılırken, battaniyelere sarılırken falan yapılan uygulamalar da öyle, genellikle çok sert ve empatiden uzak... Tıp öncelikli olarak bebek sağlıklı mı, değil mi, o sırada bunun derdine düşüyor. Oysa, bebeğe de hayata da bütüncül yaklaşmamız ve onu her şeyiyle kapsamamız şart. Neyse ki, doğal doğum uygulamaları ve anne bebek dostu hastaneler her geçen gün yaygınlaşıyor. Ama bizim de sağlıklı uygulamaları, bebeğimize ve bize empatiyle yaklaşan kişi ve kurumları talep etmemiz ve seçmemiz gerekiyor. Çünkü hangi mesleği yapıyor olursak olalım bizler robot değiliz, bu mesleği icra ettiklerimiz de robot değil; hepimiz insanız ve insan denilen bünyenin de hisleri var! Ve hislerimiz aslında her şeyimizi doğrudan etkiliyor. Bebek anne karnında nasıl hissediyor, doğumda, doğum sırasında; bütün bunlar bizim farkındalığımızla ve farkındalıkla yapacağımız seçimlerle o kadar ilgili ki...
ŞAPLAK, TÜM HAYATIMIZI İLGİLENDİRİYOR! Osho, kitabında bu konuya şöyle devam ediyor: "Bırak ilk olarak bebek kendiliğinden nefes alsın. Bu birkaç dakika alacaktır. O kadar acele etme. Bu bir insanın tüm hayatı ile ilgili bir meseledir. Bu acele nedir? Ona üç dakika veremez misin? Bir çocuğun bundan daha fazlasına ihtiyacı yoktur. Sadece onu kendi başına bırak, üç dakika içinde nefes almaya başlayacaktır. Nefes almaya başladığında kendi kendine yaşayabileceğine güvenmeye başlar. O zaman bağı kesebilirsin, şimdi bu gereksizdir; bu çocuğu şoka sokacak."
İşte böyle, küçücük bir ayrıntı deyip geçebilirsiniz, ama yaşamlarımızı o küçük küçük ayrıntılar, dolayısıyla da her an yaptığımız seçimler oluşturuyor işte... Seçim sizin!