Son günlerde tartışmalar çığırından çıktı. Sezaryen ve kürtaj konusunda edilmedik laf kalmadı. Oysa, sezaryen bir doğum yöntemi değildir. Kürtaj da bir doğum kontrol yöntemi değildir. Sezaryen işler yolunda gitmediğinde hayat kurtaran bir son an kararıdır. Kürtaj ise son kertede istemeye istemeye başvurulmak zorunda kalınan bir çaresizlik eylemi...
10 yıl önce bebeğini normal doğumla dünyaya getirmek isteyen ve normal doğum yapmak için her fedakarlığı göze alan bir anne adayıydım. Bir yandan çalışma hayatımı sürdürürken, bir yandan da sağlıklı bir doğum ve sağlıklı bir hamilelik için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, hamilelik kurslarına bile gidiyordum. Gittiğim kurs, evime de işime de en az 2 saatlik mesafedeydi. Ama bana hiç zor gelmiyordu, bazen iş çıkışı, bazen hafta sonu, ama mutlaka nasıl normal doğum yapabileceğimi, bebeğimi nasıl emzirebileceğimi ve ona nasıl bakım verebileceğimi öğrenmek istiyordum. Ben hamileyken, öyle yüzlerce kaynaktan yararlanmadım; kendime güvenebileceğim birkaç kaynak seçtim ve yola sonuna kadar onlarla devam ettim. Yoksa her kafadan bir ses çıkıyor, dinlediğinde herkes haklı; ama hepimizin yolu biricik işte... Dolayısıyla mesele, kendimize uygun olan, ihtiyacımızı görecek, sağlıklı kaynakları bulup onlarla yola devam etmekte...
"BEBEĞİN TERS!" 32 haftalık hamileyken bebeğim hala ters yani makat geliş pozisyonunda duruyordu. Hiç unutmam, hamilelik öğretmenim sevgili Ayşe Öner, "Bebeğin ters ve dönmeyebilir, sen ise normal doğuma kendini çok hazırladın, sezaryenle doğum ihtimalini de göz ardı etme" demişti. O zaman bu söz beni çok üzmüş, hatta kızdırmıştı; "Bebeğim nasıl olsa döner" diyordum. "Döner ve ben onu doğal yolla doğururum, sonra da bir güzel emziririm." Niyet etmek ve bu niyetin gerçekleşmesi için elinden gelenin en iyisini yapmak çok önemli elbet, fakat bir de an’da olup bitenler var; yani kadersel plan... Sonuçta, ben de bebeğimi sağlıklı bir şekilde dünyaya getirmekle ilgili olarak elimden gelenin en iyisini, şartlarım dahilinde yapmakla birlikte; 38. haftaya geldiğimde, bebeğim hala ters duruyordu ve başını aşağıya doğru çevirmekle ilgili en ufak bir hareketi yoktu. Zaman giderek daralıyor ve adeta aleyhime işliyordu.
EVDE DOĞUM SANCILARIYLA GEÇEN 2 GÜN Doktorum Tanju Bey, 15 Mayıs tarihine kadar bebeğin doğacağını öngörüyordu ve 7 Mayıs Cuma akşam saatlerinde ilk faz doğum sancılarım başlamıştı bile... Ben hala bebeğimin döneceğine ve normal doğum yapacağıma olan inancımı sürdürüyordum. Kimseciklere, eşime bile doğumun başladığını söyleyemedim, çünkü aniden sezaryen adlı ameliyata alınmak istemiyordum.
Eşimin ısrarlarıyla, neredeyse 2 gün sonra, Pazar akşamı nöbetçi doktora gitmeyi kabul ettim. Nöbetçi doktor rahmin açılmaya başladığını, sabah erkenden hastaneye gelmem gerektiğini söyledi. Pazartesi sabahı gülerek doktorumun karşısına dikildim, "Çarşamba'ya daha 2 gün var, ben şimdi gidip, Çarşamba günü gelsem?"... "Artık o güne kadar bebek hala dönmezse bakarız" diye düşünüyorum aklımca... Tanju Bey, "Olur" dedi... "Ama dur bakalım, önce bir muayene edeyim."
Muayene sırasında adamcağız ne yapacağını şaşırdı, rahim 5-6 santim açılmıştı, bebek ters mers annesini dinlemeden geliyordu. "Hemen ameliyathaneyi hazırlayın" talimatı ile kendimi, ameliyat masasında buldum... Fakat, hala normal doğumdan vazgeçmek istemiyordum, doktoruma, "Yurt dışında yapılıyormuş, bebeği elinizle siz çevirseniz?" teklifinde bile bulundum. Allah'tan Tanju Bey aklı başında bir doktordu da bu teklifimi ciddiye almadan, "Hastaya narkoz verin" deyiverdi.
Sonunda, doğum kendi başlamış ve kendi seyrinde devam etmişti ve biz de bebeğimle normal doğumun -sonuç hariç- bütün aşamalarını bir güzel yaşamıştık. Ve güzel kızım sağlıkla dünyaya gelmişti! Bu deneyim öyle bir kulağıma küpedir ki, size de kulağınıza küpe olsun diye anlattım.
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN! Bir kere, siz benim gibi böyle doktordan habersiz doğum sancıları çekerek gereksiz riskler almayın. İkincisi, doğum başlayana kadar normal doğum mu yoksa sezaryen ile mi doğum yapacağınıza kafadan karar vermeyin; özel bir durumunuz yoksa, "riskli gebelik" gibi doktorunuz da buna son ana kadar karar vermesin. 9 ay boyunca kendi sağlığınız, bebeğinizin sağlığı ve sağlıklı bir doğum için elinizden geleni yapın, gerisi o an geldiğinde duruma göre gerçekleşsin. Böylece gereksiz yere korku da, hayal kırıklığı da yaşamamış olursunuz. Ben bu deneyimle, doğuma annenin, bebeğin ve doktorun birlikte karar verdiğini öğrendim. Siz denemeden bilin!
Sezaryen bir doğum yöntemi değil bir ameliyat, fakat normal doğumun anne ya da bebek açısından ya da her ikisi açısında şartları oluşmadığında hayat kurtaran bir ameliyat. Dolayısıyla, "Ben sezaryenle doğum yapacağım ya da siz sezaryenle doğum yapacaksınız" dayatmasında ve şımarıklığından sıyrılmak gerekiyor. Aynı şekilde, "Ben bebeğimi doğal yolla doğuracağım" ya da "Ben bebeği doğal yolla doğurtacağım" dayatmasından ve şımarıklığından da sıyrılmamız şart. O an geldiğinde, anne ve bebek sağlığı bize ne diyorsa o olması için çalışmalıyız.
ANNE DE DOĞUMA HAZIRLANMALI! Örneğin, anne normal doğum yapmak istiyor ama yediklerine özen göstermiyor, fiziksel aktivitede bulunmuyor, doğum sırasında uygulayacağı nefes alma tekniklerini öğrenmek için çaba sarf etmiyor, korkularına ateşe körükle gider gibi prim veriyorsa... Doktor bu anneye normal yolla doğum yaptırmayı nasıl göze alsın? Açıkçası doktorlar da risk almak istemiyorlar, can bu, korkuyorlar. Anneler de korkuyor zaten... Korku insanın en büyük yanılsamalarından ve de savunma mekanizmalarından biri... Ve korktukça da istemediğimiz şeyler başımıza geliveriyor.
Öte yandan, ülkemizde sezaryen oranları yüzde 50'lere gelmiş dayanmış. Dünya Sağlık Örgütü ise yüzde 15 civarında sezaryen oranını öneriyor. Zaten akıl var mantık var, her 2 doğumdan biri sorunlu olabilir mi? Fakat, doktorlar da sezaryen yapa yapa normal doğum tecrübelerini geliştiremez oldular ve bu da normal doğuma sıcak bakmamalarının önemli nedenlerinden biri oldu. Örneğin; "Bunlar ikiz, normal doğmaz" diyor doktor daha hamileliğin ilk ayında... Ya da "Sen daha önce sezaryen oldun, normal doğum yapamazsın" deniyor... Pekala, her şey yolundaysa ikizler de normal doğabilir, sezaryenden sonra normal doğum da yapılabilir. Tabii doktorun ve doğum yapılacak hastanenin çok donanımlı olması gerekiyor. Ve doğum yapacak anne de aynı şekilde donanımlı olmalıdır.
HERKES SORUMLULUĞUNU ALMALI! İşin özü, herkes sorumluluk almalı ve sorumluk alanı dahilinde elinden gelenin en iyisini yapmalı ve kendisini her an geliştirmelidir.
Kürtaj konusuna ise bu yazımda girmiyorum, kürtaja gerek kalmayacak şekilde korunmalı çiftler, kız çocukları ileride kürtaja gerek duymayacakları şekilde bilinçlendirilmeli, farkındalıkla büyütülmeli… Fakat, anne karnında mesela, erken dönemde genetik ve ağır hastalıklar nedeniyle doktorlar da aileye kürtaj önerebiliyorlar. Eee, ülkemiz zaten genetik hastalıkların görülme oranı -her 4 evlilikten birinin akraba evliliği olması nedeniyle- tavan yapmış durumda... Doktor ne yapsın, söylemesin mi, "Bu bebek sakat doğacak" demesin mi aileye? Söyleyecek elbet, ki aile de bunun sorumluluğunu taşıyıp taşıyamayacağına bakacak... Ya da diğer çaresizlik anları; kolay mı, yoksa hiç bir kadın istemez kürtaj olmayı... Can bu, evlat bu, başka hiçbir şeye benzemez; o nedenle davranışlarımızın sorumluluğunu alacak şekilde, ama davranışlarımızın sonuçlarından da özgür olacak şekilde hareket etmemiz şart. Sözün özü; eğitim şart, bilinç şart, hayatlarımıza, bedenlerimize sorumluluk alarak sahip çıkmamız şart! Yoksa, doktor böyle dedi, hasta şöyle yaptı, demek çok kolay... Peki, sen ne yaptın, kendin için, bebeğin için, bu toplum için ne yaptın?