Biz kadınlar, "anne olunca anlıyoruz" da, erkekler "baba olunca anlamıyorlar mı?" Anlıyorlar elbet... Evlat nasıl başka hiçbir şeye benzemiyorsa, anababalık da öyle, başka hiçbir şeye benzemiyor.
Çoğu kez, insan bütün bunları, bu kadar basit ama bir o kadar da derin bilgiyi, hatta bilgeliği anne baba olmanın içine düşünce anlıyor. Anne babalarımızın kıymeti daha bir ortaya çıkıyor bir kere; evlatlarımıza emek verirken fark ediyoruz ki, bizim anne babalarımız da bize böyle emek vermişler, hala da veriyorlar şüphesiz...
Öte yandan, en büyük travmaları da anne ve babalarımızdan ediniyoruz. Ne garip değil mi? Var oluşumuzun sebebi de, hayat boyu sırtladığımız travmaların sebebi de aynı... Gözünüzden sakındığımız yavrumuza, onu büyütme süreci içinde farkında bile olmadan zarar verebiliyoruz işte... Ve çocukken öğrendiklerimizi ister istemez bizler de çocuklarımıza aktarıyoruz; dolayısıyla eğrisiyle doğrusuyla öğrendiğimiz ve deneyimlediğimiz her şeyi çocuklarımız aracılığıyla gelecek kuşaklara taşıyoruz.
BABANIN YERİ BAŞKA! Malum, bu yazımda "Babalar Günü" vesilesiyle annelerden ziyade babalardan söz etmek istiyorum. Çünkü aslında hala, babalar çocukları için nasıl da vazgeçilmez ve hayati önemde olduklarını derin düzeyde bilmiyorlar. "Baba" diyorlar, "anne gibi değil, annenin yerini tutmaz"… İyi de, anne de babanın yerini tutmuyor, tutamıyor işte! Ne anne babanın yerini, ne de baba annenin yerini dolduramaz bir çocukta… O nedenle herkesin yeri ve önemi ayrı bir çocuk için...
Ben de anneyim biliyorum, anne kendine bile itiraf etmese de aslında yavrusunu kimseyle, babayla bile paylaşmak istemez. Koruma ve yaşatma içgüdüsüyle atmaca gibidir anne… Buna bir de öğrenmişliklerimiz eklenince, çocuklar daha bebeklikten başlayarak genellikle babalarına hasret büyüyorlar, aile içi iletişim hala daha çok anneler üzerinden yürüyor. Ve bu durumdan hem anneler hem babalar sorumlu ve bunu değiştirmek, yani durumu eşitlemek için anneler de babalar da çok çaba sarf etmeliler.
ÇOCUK BABASIYLA İLİŞKİSİNDE MUTLUYSA HAYAT BAŞARISI ARTIYOR Son yıllarda yapılan bütün çalışmalar da bu yönde… Baba da babalığa hazır olarak, isteyerek çocuk sahibi olduğunda, çocuğuna daha etkin bir babalık sergiliyor. Ve anne karnından itibaren babalarından kaliteli ilgi gören, babasıyla ilişkisinde mutlu olan çocukların, büyüme ve gelişmelerindeki sağlıklılık halinden tutun da, okul ve hatta büyüdüklerindeki iş ve hayat başarılarına kadar her şeyleri baba ilgisinden doğrudan etkileniyor.
Çünkü baba, hayranlığın, örnek olmanın, özgürlüğün sembolü bir çocuk için… O yüzden de bir baba kendi yoluna sahip olmanın erdemini örneklemeli çocuğa...
ÇİFT İLİŞKİSİNDE SORUNVARSA, BABA ÇOCUKTAN DA UZAKLAŞABİLİYOR Evet, babalar anneler gibi, çocukla doğar doğmaz iletişime geçemeyebiliyorlar, hatta ebeveynlik rolüne uyum sağlamaları annelerinkinden çok daha uzun sürüyor ve çocuklarıyla ilişkileri de genellikle eşleri üzerinden yürüyor. Eğer eş, yani çocuğun annesi, babanın çocuğuyla ilişkisi için artı bir çaba sarf etmez ise, ya da anne ve babanın arası bozuk ise, babanın da çocukla ilişkisinde sıkıntılar oluyor. Özellikle de boşanmış anne babalara bakın, babaların genellikle çocukla ilişkisi yok denecek kadar azdır, hatta sadece maddi yardım tadındadır. Anneler bu duruma haliyle çok üzülürler, hatta kızarlar; fakat farkındalıksız erkeğin doğası böyledir; kadın, baba-çocuk ilişkisine köprü olmadığında-olamadığında, "o babayı arada bul" durumları yaşanır.
Aynı şekilde çift ilişkisinin yükünü de çocuklar çok defa taşımak zorunda kalıyor. Baba, anneye öfkeliyse, anne ile çocuğu bilinçaltında genellikle bir bütün olarak algıladığından, farkında bile olmadan anneyi çocuk üstünden ve çocuk aracılığıyla cezalandırmaya kalkabiliyor. Ve anneyi cezalandırmak isterken, kendi evladına zarar verdiğini ise, çoğu zaman göremeyebiliyor.
ÇOCUĞUNUZUN SİZE, BABALIĞINIZA İHTİYACI VAR! Sonuçta, çocuğuyla ilişkisi 3 yaştan sonra da anne üstünden yürüyen babalara hatırlatmak isterim ki, çocuklarının onların babalığını bilmeye, hissetmeye, deneyimlemeye çok ihtiyacı var. Ve eğer bir çocuk babasına doyamadığından, onunla geçirdiği sürenin azlığından yakınıyorsa, bu noktada baba, çocukla ilişkisine daha dikkatle eğilmeli… Çünkü bazen çocukla bütün bir gününüzü de geçirseniz, çocuk doymaz; bu takdirde, çocuğun duygusal olarak doymuyor olması kuvvetli bir ihtimaldir. Daha derin, daha anlamlı, daha kaliteli bir baba-çocuk ilişkisini özlüyor olabilir çocuk...
Nasıl özlemesin, baba çocuğun tanrı'sıdır, babayı örnek alır, onun açtığı yoldan ilerler ve böylece kendi özgür yolunu yaratır çocuk… Fakat bu süreçte hep babasının güvenli kollarına, kapsayıcılığına, arkasında olduğunu bilmeye ihtiyaç duyar… Çocuk babasına tapmak ister adeta… Ve bu ihtiyacı giderilmediğinde de bir ömür boyu içindeki açlıkla yaşamak zorunda bırakılmış olur, ne yazık ki...
BABALAR, GÖREV BAŞINA! Bu Babalar Günü'nde ve her günde çocukların babalarıyla olan ilişkilerinde aç kalmamasını, güzelce doymasını diliyor; baba olmayı anlayan, anlamak için yoğun emek sarf eden babaları kutluyorum. "Haydi, babalar görev başına!" diyorum onlara; siz babasınız, her konuda çocuğunuza örnek olmalısınız, onun sadece karnını değil, ruhunu da doyurmalısınız. Bunun için de her anınızı farkındalıkla, seçimlerinizin sorumluluğunu alarak yaşamalısınız.