BEBEĞİN SAĞLIKLI ZİHİNSEL GELİŞİMİ İÇİN BUNLARA DİKKAT!
Şüphesiz her anne baba bebeğinin sağlıklı ve mutlu büyümesini ister ve bunun gerçekleşmesi için de elinden gelenin en iyisini yapar. Bebeklerin sağlıklı gelişimini desteklemek için en önemli konulardan biri de zihinsel gelişim evrelerini tanımak ve bu evrelere uygun olarak bebeği destekleyecek bir bakım vermek… Bebeğin, doğumundan itibaren sağlıklı zihinsel gelişimi için dikkat edilmesi gereken noktaları Çocuk Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Adem Aydın’la konuştum.
- Bebeklik dönemini tanımlar mısınız? Bebeklik dönemi, 0-2 yaş arası döneme denir. Bu dönem bebeklikte etrafa uyumun daha etkin ve hızlı ve nörolojik gelişimin hızlı olduğu ilk 1 yaş ve ikinci yaş özellikleri arasında biraz farklılık bulunur. İlk 1 yaşta bebeğin hızlı gelişimi hem nörolojik hem de diğer sistemler arasında oldukça hızlıdır.
Bazı kaynaklarda bebeklik dönemi ilk 1 yaş için tanımlanır; ancak ben, nörolojik gelişim ve bebeğin baş gelişimini de dikkatte alarak bu durumun 2 hatta 2,5 yaş olması gerektiğini düşünüyorum.
SİNİR HÜCRELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN GELİŞİMİ - “Zihinsel gelişim 0-3 yaşta büyük oranda tamamlanıyor” bilgisinden ne anlamamız gerekiyor? Zihinsel gelişimi daha iyi anlayabilmek için en önemli kriterlerden biri sinir hücreleri arasındaki ilişkinin gelişiminin bilinmesidir. İnsan sinir sisteminde yaklaşık 100 milyar hücre ve sinir hücreleri arasında da iletişim sağlayan milyarlarca iletişim birimi (sinaps) bulunur. Küçük çocuklar 1016(10.000 trilyon) sinapsa sahipken, bu rakam yaş artışıyla ters orantılı olarak azalır ve yetişkinlerde stabilize olur. Bir yetişkinin sahip olduğu sinaps sayısı tahmini olarak 1015 ile 5x1015 (1.000 den 5.000 trilyona kadar) arasındadır. Buradan çıkan net sonuç; ilk 3 yaşta sinir hücreleri arasında; ilk 2-3 yılda milyarlarca yeni bağlantı oluşur, bunun sonucu olarak çocuk ana dilini öğrenir, etrafı tanır ve sonuç olarak her açıdan bir birey olur. Sonraki yıllarda ne yazık ki bu hızlı devinim olmaz ve nöronlar arası bağlantı hızla azalmaya başlar, o nedenledir ki bizler, örneğin okulda bir dili öğrenmekte zorlanırız.
ZİHİNSEL GELİŞİMİN EVRELERİ - Zihinsel gelişim sürecini hangi evrelerde inceliyorsunuz? Bebeklerin gelişimi öncelikli olarak, baştan ayağa, merkezden çevreye doğrudur. Bebekler beslenme esaslı olarak ve çevreye uyum sağlayacak şekilde gelişimlerinin bir kısmını doğum öncesinde sağlarlar. Doğumdan sonrada bu uyum süreci hızla gelişir. Biz nörolojik gelişim 4 farklı aşamada inceliyoruz:
- Motor gelişim (baş tutma, emekleme, yürüme koşma…) - İnce motor gelişim (bir şeyi kavrama, elden ele geçirme…) - Dil gelişimi ve (alıcı ve verici ya da ifade edici konuşma) - Bireysel sosyal gelişim. Son iki durum aslında zihinsel gelişim olarak adlandırılabilir.
Zihinsel gelişimin evreleri, Jean Piaget tarafından (1896-1980) göre evrelere ayrılmıştır. Buna göre ilk 2 yaş duysal verilerin işlendiği ve bunların eylemsel yanıta dönüştüğü duyusal-motor dönem olarak bilinir.
Öte yandan, bu işlemlemenin, yani algılanan her türlü uyarana verilen yanıtların somut ya da soyut kavramlarla yanıtlanması bir aşama içinde gerçekleşir. Buradaki evreler yaş esaslı yapılmıştır.
JEAN PIAGET’E GÖRE ZİHİNSEL GELİŞİMİN EVRELERİ: Duyusal Devinim-Motor Dönemi (0-2 yaş): Çocuğa duyular ve duyu organları yolu ile ulaşanlar önemlidir. Çevresindeki nesnelere dokununca etkileşimde bulunur, bu dönemde çocuğun özgür hareketlerine engel olmamak gerekir. Bu dönemde çevresi ile ilişkili olarak bazı kavramlar gelişir. Yani bu dönemde bebeğin nesnelere ulaşmaması engellenmemelidir. İlk 1 yaşta çocuklarınızı özgür yetiştirin, ne isterlerse yapsınlar etrafı hayatı keşfetsinler. Bu dönem, çocukların ne isterlerse yapsınlar dönemi!
Ancak 1 yaştan sonra yaşam ve doğa ile ilgili bir kural konulmalı, yani daha kuralcı bir dönem; ancak burada yapılmaması gereken bebeğin yaşı ne olursa olsun bu dönemde, o kuralın neden konulduğu bebeğe mutlaka açıklanmalı. Yani evdeki kristal vazoya dokunulmayacaksa, bu bebeğin anlayacağı dille ona anlatılmalı. Bebek her zaman bunu anlayacaktır, yeter ki onunla konuşalım.
İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş): Bu dönemde nesnelerin yerini simge alır. Deneyimlerine göre akıl yürütür. Nesneleri sınıflandırır, oyunlarda simgesel işlem görülür. Bu konuda bebek pozitif olarak desteklenmeli, rol model olunmalı, ona birey olduğu hissettirilmeli.
ÇOCUKLARDA BİLİŞSEL GELİŞİM EVRELERİ İlk İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim: Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasına başlar. Keşif çabasında kullandığı temel araçlar doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bilişsel gelişimin aşamalarından birini çocuk nesnelerin değişmezliğini keşfederek başarır. Önceleri bebek için nesne ancak kendi görsel alanı içindeyken vardır. Nesne ortadan kaldırılınca, nesnenin yok olduğunu, artık var olmadığını düşünür. Nesne bu anne baba da bir bireyde olur artık onun için yoktur. 1 yaşına doğru çocuk nesnenin değişmezliği kavramını anlamaya başlar ve göz önünden kaldırılan bir nesneyi etrafına veya masanın altına bakarak arar. Değişikliklerin olabilmesi için çocuğun çevreyle etkileşim içinde olması gerekir. Olgunlaşma çocuğun sinir sistemini geliştirerek onun daha karmaşık algılamalar yapabilecek düzeye gelmesini sağlarken, çocuğun çevresiyle duyusal ve hareketsel etkileşim yapması bilişsel gelişimin temelinde yatan öğrenme deneyimlerini oluşturur.
İki Beş Yaş Arasında Bilişsel Gelişim: Bu devrede daha önce kazanılan iç temsil süreçleri daha karmaşık ve çok yönlü olmaya başlar. Çocuk bu devrede kelime kullanmaya ve ilkel bir düzeyde ilk olarak bir sembol ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Çocuk iç temsilden başka bir deyişle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaşamına yeni zenginlikler getirir. Örneğin; bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaşlarıyla yetişkin ilişkilerini taklit oyunları oynamaya başlar. Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar sayesinde çocuk yavaş yavaş gerçek yaşama hazırlanır. Çocuğun bu yaşta becerdiği önemli adımlardan biri nesneleri kategorilere ayırmayı öğrenmesidir. Nesnelerin büyüklük, renk, biçim gibi belirli duyusal özelliklere göre sınıflandırması, nesnenin değişmezliği aşamasından sonra kendini gösterir. Çocuk beş yaşına ulaştığında, bir nesneyi ayrı, bağımsız bir nesne olarak değil, o nesnenin ifade ettiği sınıfın bir temsilcisi olarak görebilir. Piaget’e göre dil gelişimi, çocuğun bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal sonucudur. Bilişsel gelişimin temelinde dil gelişimi değil, aksine dil gelişiminin temelinde bilişsel gelişim yatar.
- İlk 3 yaşta çocuğa bakım veren kişi-kişilerin özellikle dikkat etmesi gerekenler nelerdir? Zihinsel gelişim evreleri açısından yapılan hatalar, gözden kaçanlar ve alınan riskler konusunda bilgi verir misiniz? Şu bilinmelidir ki; burada anne babalar çocukları ile mutlaka konuşmalıdırlar, onları dinlemeli ve rol model olmalıdır. Bir olayın yapılmaması isteniyorsa, bunun nedeni 2 yaşındaki hatta 6 aylık bir bebeğe bile anlatılabilir.
BEBEĞE “HAYIR” DİYORSANIZ, NEDENİNİ AÇIKLAYIN! - Örneğin; tehlikeli bir durum var ve onu çocuğun yapması istenmiyorsa nasıl bir yol izlenmeli? Birincisi, bunun nedeni bebeğe gerekçeleri ile anlatılmalı, riskleri söylenmeli. Annelerimiz çoğunlukla; evde çocukların kristallere dokunmasından rahatsız olup, bu durumu çocuklarına cezalandırarak ya da korkutarak anlatırlar. Evet, bu çocuk bir daha, evde belki kristal bir vazoyu kırmayacak, ancak bir komşuda kıracaktır. Çünkü bebek sınırlarının sınanması ve yasakçı bir davranış konulmasını tercih etmez. Bu konunun birinci yönü!
İkinci bir kısım ise şudur: Bir yasaklama olacaksa, bu yasaklamanın kurallarını anne ve baba birlikte oluşturmalıdır. Örneğin; anne bir eylemi çocuğunun yapmamasını istemiyor, eğer baba “Ne var bunda” diyor ya da “Bebeğe şirin görünmek için” bunu yapmasını izin veriyorsa, bu bebek daha sonraki benzer ya da kuraldışı yasaklamalarda önce anneye gidecek, anneden yüz bulamayınca babaya gidecektir. Sonunda istediğini yaptıracaktır. Bunun sonucu olarak büyük alışveriş merkezlerinde sürekli ağlayan ve istekleri bitmeyen çocuklarla karşılaşıyoruz. Bu nedenle; konulması gereken bir kural ya da yapılası gereken bir kısıtlama durumunda bebek ya da çocuk önünde böylesi ikircikli durumlara yer verilmemeli.
BEBEĞİN YANINDA TARTIŞMAYIN! - Konuyu bir örnekle açar mısınız? Örneğin, anne ya da baba bebeğe çok masum olarak, “Mutfağa gitme” demiş olsun. Diğer ebeveyn olarak siz, bu durumda “Ne var çocuk gitse ne olur” tartışmasını bebeğin önünde yapmayın. Bunu yaparsanız, bebek bunu daha sonra size karşı kullanabilecektir. Bunun tartışmasını kendi aranızda daha sonra çoğunuz ile birlikte olmadığınızda yapın. Aksi durumda, bebek ya da çocuğunuzda uygun olmayan kişilik gelişimi ve güvensizlik durumu olabilecektir.
KORKU BULAŞICIDIR! - Anne babanın korkusu çocuğa geçiyor böyle olunca değil mi? Evet, birçok anne baba kendi korkularını çocuklarına aşılar. Örneğin; “Ona dokunma, cısss…” Aslında bebeklerde ne yükseklik, ne de karanlık korkusu vardır. Anne, bebeği karanlık bir yere giderken, “Orada şu var, bu var” diyerek ya da “Doktora götürüp iğne yaptıracağım sana” gibi korku çağrıştıran kelimeleri bebeği kısıtlamak için kullanırsa, artık geçmiş olsun, bebekte korku davranışı yerleşir. Bunu lütfen yapmayalım, çocuklarımızı kendi elimizle bize benzetmeyelim! Onları güvenli yetiştirelim, başarmalarına izin verelim.
ZEKİ BEBEK - Her anne bebeğinin çok zeki olduğunu düşünüyor, siz bu gözlemi nasıl yorumlarsınız? Her anne çocuğunu zeki olduğuna inanır, bu doğanın bir gerçeği, bunu şuna benzetebiliriz: Hiçbir annenin çirkin bebeği yoktur. Bu pozitif bir desteklemedir. Ancak bunu yaparken abartmamalıyız. Bebeğe yaptığımız bireysel ve sosyal destekleri, olanaklar açısında en yüksek düzeye çıkarmanın bir sakıncası yok. Ancak bebeğe, “Çocuğum çok zeki, çok akıllı, benim kızım-oğlum en iyisini bilir” diye aşırı özgüven destekleyici öğeleri sürekli kullanarak, yine sorunlara neden olabiliriz. Önemli olan bebeğe ya da çocuğa ortalama olduğunu öğretebilmek, anne babanın bunu kabullenmesi. Bu tıpkı sağlıklı çocuk izlemlerinde kullandığımız büyüme eğrilerine benzer; bizler sağlıklı çocuk kavramından ne anlıyoruz yaklaşık yüzde 50 persentil eğrisinde büyüsün. Yani ne çok zayıf olsun ne de çok şişman… Ne çok uzun boylu ne de çok kısa...
Burada önemli olan, farklı olayım derken hayatı ıskalamamak çok önemli… Farklı olmanın peşinden koşanların gözden kaçırdıklarımızın farkına varmalıyız, yani gerçek hayatı kaçırmamalıyız. Ortalama olmak” aslında fena bir şey değildir. Orta halli, karnı tok, sırtı pek çok mutlu aileye rastlamak mümkündür.
Dolayısıyla, çocuklarımızın her alanda yapabileceklerinin maksimumunu yapması için onları destekleyelim, ancak çocuğun hayatını ona zindan etmeyelim. Bırakın çocuk hata yapsın, bırakın kırsın döksün, biraz beceriksiz olsun ancak en azında normal olsun…
ÇOCUĞUNUZ BİR MAKİNE DEĞİL! - Çocuklarının potansiyelini desteklemek isteyen ailelere ne önerirsiniz? Annelere önerim: Önce çocuğunuz normalleştirin, bu arada yanlış anlaşılmaktan çekinmeden yapabileceğinin en iyisini yapmasına izin verin ve bu konuda onu olanaklarınız ölçüsünde destekleyin.
Şunu hiç unutmayın; her yarışın bir birincisi vardır, her sınavda bir birinci olur, hedefiniz birincilik olabilir, bunda bir sakınca yoktur, ancak önerimiz çocuğunuzun kendi birinciniz olması... Onu bir makine yapmayın ve birey olduğunu, çocuk olduğunu unutmayın. Bırakın, gününü yaşasın, başarı mutlaka gelecektir. Ancak onun kendisini ifade etmesine izin verin, bu konuda ona rol model ve destekçi olun…
ÇOCUKLA OYUN OYNAYIN! - Zekanın sağlıklı desteklenmesi, var olan potansiyelin açığa çıkarılması için neler gerekiyor? Bence bu sorunun en önemli yanıtı; ev içi mutluluk! Çocuklarınızı mutluluk ve yaşam sevinci, insan ve doğa sevinci aşılayın. Onların gününü yaşamasını, oyun oynamasına izin verin. Onlarla oyun oynayın, oyun çocuğu geliştirir. Onlara pahalı ve elektronik oyuncak değil, ucuz ve mekanik oyuncak alın.
İkinci önemli durum ise dengeli ve sağlıklı beslenme, bunu da unutmayalım! Küçük bebeklerde bu bağlamda OMEGA 3 alınması desteklenmeli, ilk 6 ayda ise anne sütü çok ama çok önemli… Onlara kitap okuyun, bilgisayar ya da televizyon izletmek yerine, doğayı tanıtmak ve hayvan sevgisi aşılamak da çok önemli..
ÇOCUĞU SEVGİNİZLE BESLEYİN! - Zihinsel gelişimi desteklerken, diğer gelişim alanlarını desteklemek de önemli mi? Çocuk ve bununda ötesinde insan biyo-pisiko sosyal bir varlıktır, dolayısı ile bebeğinizin sağlıklı olması için beslenmeden sevgiye her şeyinin dengeli ve yaşına uygun olması gerekir. Sevgide yetmez, onlara dokunmak, her duyusuna; görme, işitme, dokunma, tat duyusuna yanıt verilmelidir.
Gelişim olarak bakındığında; hastalıkları önlemek için aşılamak, doğru ve dengeli beslemek, onları kazalardan, özelikle ev kazalarından korumak, her türlü gereksinimini karşılamak, ihmal ve istismar etmemek çok önemli ki; çocuk fiziksel olarak çok iyi gelişebilsin.
Onları sevgiyle beslemek ve onlarla oynamak, ona dokunmak, yemeğini hazırlarken içine tuz ya da yağ değil; sevgi katmak çok önemli.
Sosyal bir varlık olmasını sağlama için hatalarına, başarılarına ve bir bütün olarak ona destek çıkmak çok önemli… Ellerinden tutarak kırlarda parkta, ve güneşin ısıttığı ya da rüzgarın estiği alanlarda gezdirmek çok önemli.
- Eklemek istedikleriniz?.. Önce sağlıklı olmak hedeflenmeli, tüm çocukların başarısı ve zihinsel gelişimin desteklenmesinde sevgi ve özgür düşünce çok önemli. Çocukların başarmasına izin verilmeli, ancak her davranışı ile mutlu olunmalı. Bebeğinin ilk dönemde getirdiği masumiyet hiçbir şekilde yanlış yönlendirilmemeli…