Geçen gün bir dostumla hayat üzerine derin bir sohbete dalmışken, ansızın; “Hayatta mucize yok, değil mi?” dedi. O an için düşününce, bir anda ağzımdan “Evet yok!” cevabı çıkıverdi… Ama bu gerçeği bir tek istisna hemen hemen hepimizin hayatında birgün bozuverir ve mucize gerçek olur: Çocuklarımız… Yani, bebeğimizi kucağımıza aldığımız o an mucizenin ta kendisidir. Zaten, tam da o an, o minicik canlı kucağımızdayken, tüm anne babaların ağzından “Bu bir mucize!” cümlesi dökülüverir, gözyaşları hıçkırıklara eşlik eder… Ve, yine o an hepimizin bireysel tarihinde unutulmayacak en üst noktaya taşınır.
Tahmin edersiniz ki, “anne olunca anladım!”… Artık ben de değil saatlerce, günlerce çocuklu yaşamın zorluklarından ve zevkli yanlarından dem vurabilir; bütün zorluklarına rağmen (yan taraftaki anekdotları gözönünde bulundurun lütfen) yine dünyaya gelsem yine çocuklu yaşamı tercih edeceğimi mazoşistçe, neredeyse ağzımdan salyalarımı akıtarak anlatabilirim.
|
ÇOCUKLU YAŞAM ANEKDOTLARI Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine, yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur: Bu olayı okuduktan sonra, Dr. Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler, bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin, hastanın fotoğrafını öğrencilerine gösterir. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır. (Dr. Ruskin'in, Amerikan Tıp Birliği Dergisi'ndeki makalesinden alınmıştır.)
Bir kavun alın. Kavunun üstünde bir delik açın. Kavunu uzunca bir iple tavana asıp, sallayın. Kavun sağdan sola sallanırken, bir kaşık sıcak su alın, sallanan kavunda daha önce açmış olduğunuz deliğe,yere dökmeden sokmağa çalışın. Ağzınızdan çıkan her cümleyi en az beş kez daha tekrarlayarak konuşmaya alışın. Bunu bir yaşam biçimi haline getirin. Yürürken de yerde gördüğünüz her sigara izmaritini, cikleti, kirli kağıdı, mendili, karıncayı dikkatle ve uzun uzun seyredin. Aniden "Yeter artık senden çektiğim" diye avazınız çıktığı kadar bağırın. Eve geri dönün. Her gün böyle yürüyüşler yapın. Süpermarkete gidin.Yanınıza da orta büyüklükte bir keçi alın: Süpermarkete girince keçiyi serbest bırakın. Daha sonra da keçinin içerde kırıp, tahrip ettiği her şeyin parasını sorgusuz sualsiz ödeyin. Evdeki koltuklara tereyağı bulayın. Perdelere de reçel bulaştırın. Mutfakta pişmekte olan bir adet balığı çalın ve onu misafir odasında bir yere saklayın. Balığın odada 5 ay kimse tarafından bulunmadan kalmasını sağlayın. Evdeki yeni sulanmış çiçeklere elinizi sokun ve aldığınız çamurlar ile temiz duvarlar üzerinde figürler yaratın. Nasılmış, çocuklu yaşamak?!. |
|