Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Türkiye'nin en iyi ebeveyn sitesi
Yazı Boyutu:
Hülya Yıldırım

GERÇEK MUCİZE NEDİR?


Geçen gün bir dostumla hayat üzerine derin bir sohbete dalmışken, ansızın; “Hayatta mucize yok, değil mi?” dedi. O an için düşününce, bir anda ağzımdan “Evet yok!” cevabı çıkıverdi…

Öyle ya, hayatım boyunca her ne arzu ettiysem mucizelerden değil, emekten medet ummuştum...

Genel olarak değerlendirdiğimizde de, yani istisnaların kaideyi bozmasına izin vermezsek, hemen hepimizin yaşamında mucizeler yerine gerçek hayat ve onun sert yüzü egemen olmuştur.

Ama bu gerçeği bir tek istisna hemen hemen hepimizin hayatında birgün bozuverir ve mucize gerçek olur: Çocuklarımız… Yani, bebeğimizi kucağımıza aldığımız o an mucizenin ta kendisidir. Zaten, tam da o an, o minicik canlı kucağımızdayken, tüm anne babaların ağzından “Bu bir mucize!” cümlesi dökülüverir, gözyaşları hıçkırıklara eşlik eder… Ve, yine o an hepimizin bireysel tarihinde unutulmayacak en üst noktaya taşınır.

Bu noktada çocuk sahibi olmayanlar lütfen alınmasınlar. Elbette, herkes çocuk sahibi olmak zorunda değil, çocuksuz yaşam da bir tercih ve isteyen çocuklu, isteyen de çocuksuz hayatı tercih etmekte özgür. Üstelik, sadece kendi doğurduklarımız değil, bütün doğumlar mucize değil mi?..

Aslına bakarsanız, benim de 30’uma kadar çocuk konusu aklıma düşmemişti. Fakat, 30’umdan sonra, her ne olduysa (sanırım büyüdüm), doğmamış çocuğumu özler hale geldim… Ve Tanrı onu bana hiç beklemediğim, ama hayatta o sıra en çok arzu ettiğim bir anda, gerçek bir mucize gibi verdi… (Şükürler olsun... Her isteyen çocuğuna kavuşsun ve her istemeyen de çocuksuz hayatına mutlulukla devam etsin…)


Annelik eşittir mazoşizm
Fakat, çocuklu yaşamdan önce, itiraf etmeliyim ki, anneleri pek anlamıyordum. Ve anlamadığım için de taktığım iki konu vardı. Birincisi: “Bu kadınlar (anneler) saatlerce çocuklarıyla ilgili konuşacak ne buluyorlar, pes doğrusu” şeklindeydi. İkincisi de, tatil köylerindeki animasyonları izlemek için – çocuklu ailelerin- saatler öncesinden ilk sıraları kapma telaşı da neyin nesiydi?

Tahmin edersiniz ki, “anne olunca anladım!”… Artık ben de değil saatlerce, günlerce çocuklu yaşamın zorluklarından ve zevkli yanlarından dem vurabilir; bütün zorluklarına rağmen (yan taraftaki anekdotları gözönünde bulundurun lütfen) yine dünyaya gelsem yine çocuklu yaşamı tercih edeceğimi mazoşistçe, neredeyse ağzımdan salyalarımı akıtarak anlatabilirim.

ANNEYİ KAYIRAN KÖŞE
 

Annelik bir tür delilikse ne olmuş?!.
Demet Akbağ, oğluyla birlikte röportaj vermesi teklif edildiğinde bir tek şart ileri sürmüş: "Oğlum Ali'nin fotoğraflarını çekmeden önce maaşallah" diyeceksiniz. Bu haberi okuyunca, gülümsedim ve bir kez daha yalnız olmadığıma inandım.


Kızım 3,5 yaşında ve ben hala "Ah, ne güzel şey" diyenlere, yolda belde tanımadığım insanlar bile olsalar hiç tereddüt etmeden; "Maaşallah deyin" diyorum.

 

Sonra, ilk bir yıl pek takmamama rağmen, sonra ve hala at nalı kıvamındaki nazar boncuğunu yavrumun omuzuna iliştirmeden edemiyorum. Çünkü ben de birçok anne gibi yavruma nazar değdiğini deneyimledim.

 

İşte böyle, anneler hem yavruları beğenilsin, övgü dolu sözlerle anılsın isterler. Hem de "Ya nazar değerse?" diye kuruntu yapmadan edemezler…

 

Kadınları anlamak zor diyenlere, "Ya anneleri anlamak?" sorusunu yöneltiyor... Ve "Annelik bir tür delilikse ne olmuş yani" şeklinde bir de yorum getiriyorum. İsteyen cevap olarak algılayıp, kulağına küpe yapabilir! Şahsen ben, doğurmamdan önce ve doğurmamdan sonra bambaşka biri olduğumun farkındayım. Konuyu bir de psikoloji biliminde çığır açmak isteyenlere havale ediyorum…

 

YAVRUMDAN İNCİLER
 Barbie bebekleri çok seven kızım henüz 2.5 yaşındayken, babasının hediye ettiği safari kıyafetli Barbie için şu yorumu yaptı: "Bu ne biçim kız böyle, bir ruj bile sürmemiş…Hiç sevmedim."

ÇOCUKLU YAŞAM ANEKDOTLARI

Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine, yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur:

"Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazan saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer, ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."

Bu olayı okuduktan sonra, Dr. Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler, bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin, hastanın fotoğrafını öğrencilerine gösterir. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır. (Dr. Ruskin'in, Amerikan Tıp Birliği Dergisi'ndeki makalesinden alınmıştır.)


Ve siz …
Süpermarkete gidin. Hiçbir şey satın almadan kasaya yönelin ve cebinizdeki bütün parayı kasiyere verin. Daha sonra da yandaki eczaneye gidin kredi kartı ile ilaçlar alın.
Akşam saat 17 ile 22 arasında elinizde yaklaşık 4 kilo ağırlık taşıyarak sürekli evin içinde volta atın. Saat 22'de ağırlığı yatağa bırakın. Saati 24'e kurun ve yatın, uyuyun. Saat tam 24'de kalkın.4 kilo ağırlığı tekrar elinize alın ve saat 01'e kadar evin içinde dolaşın. Ağırlığı tekrar yatağa koyun. Saatin alarmını 03'e kurun. Yatın. Uyuyamayacağınız için tekrar kalkın; bu kez elinizde ağırlık olmadan evin içinde dolanıp durun. Koltukta kendinizden geçin. 03'te çalan alarm ile fırlayın, 15 dakikalık uykunun sersemliği ile yatağa yönelin, ağırlığı elinize alın. Saat 04'e kadar elinizde ağırlık varken karanlıkta dolanın ve bu arada yüksek sesle çocuk şarkıları, ninniler söyleyin. Kendinizden geçerek bir süre daha uyuyun. Böylece toplam uyku miktarınızı 45 dakikaya yükseltin. Kahvaltıyı hazırlayın. Güleryüzlü olun ve bunları 3 yıl boyunca her gece tekrarlayın.

Eve canlı bir ahtapot getirin. 5 yıl boyunca düzenli bir biçimde her sabah onu giydirmeye çalışın.

 

Bir kavun alın. Kavunun üstünde bir delik açın. Kavunu uzunca bir iple tavana asıp, sallayın. Kavun sağdan sola sallanırken, bir kaşık sıcak su alın, sallanan kavunda daha önce açmış olduğunuz deliğe,yere dökmeden sokmağa çalışın.

Ağzınızdan çıkan her cümleyi en az beş kez daha tekrarlayarak konuşmaya alışın. Bunu bir yaşam biçimi haline getirin.

Dışarıya çıkmak için giyinin. Banyonun kapısı önünde tam tamına yarım saat bekleyin. Aşağıya inin. Kapının önünde beş dakika bekleyin. Sonra tekrar eve dönün. Tekrar dışarıya çıkın. Evin önündeki yolda yürümeye başlayın, çok ama çok yavaş yürüyün.

Yürürken de yerde gördüğünüz her sigara izmaritini, cikleti, kirli kağıdı, mendili, karıncayı dikkatle ve uzun uzun seyredin. Aniden "Yeter artık senden çektiğim" diye avazınız çıktığı kadar bağırın. Eve geri dönün. Her gün böyle yürüyüşler yapın.

Süpermarkete gidin.Yanınıza da orta büyüklükte bir keçi alın: Süpermarkete girince keçiyi serbest bırakın. Daha sonra da keçinin içerde kırıp, tahrip ettiği her şeyin parasını sorgusuz sualsiz ödeyin.

Evdeki koltuklara tereyağı bulayın. Perdelere de reçel bulaştırın.

Mutfakta pişmekte olan bir adet balığı çalın ve onu misafir odasında bir yere saklayın. Balığın odada 5 ay kimse tarafından bulunmadan kalmasını sağlayın.

Evdeki yeni sulanmış çiçeklere elinizi sokun ve aldığınız çamurlar ile temiz duvarlar üzerinde figürler yaratın.

Nasılmış, çocuklu yaşamak?!.
Yukarıdaki hikayeler internette gezip durmakta… Maalesef ikinci yazının yazarının kim olduğu tarafımdan bilinmemektedir. Çocuklu çocuksuz herkesle paylaşmak, yüzlerde tebesüm, dimağlarda derin düşünce yaratması arzusuyla…



 

DİĞER YAZILAR
- HER ÇOCUK YALANSIZ BÜYÜMEYİ HAK EDER!
- ANNE DUYGUDUR!..
- HAYIR DEMEYİ BİLİYOR MUSUNUZ?
- KEK YAPAR GİBİ ÇOCUK YAPAMAZSIN!
- MAHREMİYETE SAYGI!
- ÇOCUKLAR ÖLMESİN!
- ÇOCUĞUNUZDAN VAZGEÇMEYİN!
- ANNE BABAYI PAYLAŞMAK!
- SÜT DİŞİ, DEYİP GEÇMEYİN!
- Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'n değil... HER GÜNÜN KUTLU OLSUN KADIN!..
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz.