CİSED’in araştırması, 0-3 yaşta anne bakımının ya da anne yerine geçen kişinin bakımının bir çocuğun hayatında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi... 0-3 yaşta, ben kimim sorusunun cevabını veriyoruz; sen değerlisin, koşulsuz sevilmeye layıksın, özenli ilgimi hak ediyorsun mesajlarını alırız bize bakım verenin bakım verme tarzından... Ve böylece kendimizle ilgili olumlu ya da olumsuz bir yargıya varırız... Ayrıca, kadın olmaya, erkek olmaya dair ve kadın-erkek ilişkisi ile ilgili ilk bilgiler, ilk tanımlar şekillenir kafamızda… Ve malum, bütün bunlar olurken 0-3 yaşta beyin gelişimin yüzde 80’i de tamamlanır bir yandan...
0-3 yaşta, farklı kadınlar tarafından bakılan erkeklerin, büyüdüklerinde eşlerini aldatmaya yatkın erkekler olma riskinin olduğunu ortaya koyan araştırma gerçekten çok vurucu; çünkü kadınlar, binlerce yıllardır inciniyorlar, hatta kurban ediyorlar. Bunun tek sorumlusu ise aldatan erkek değil elbet! Ayrıca, aldatan aldanır! Üstelik, kadının geçmişinde de bir 0-3 yaşı var!..
0-3 yaşta annesiyle-bakım veren kişisiyle güvenli bağlanmayı yaşamış bir kız çocuğu aldatılmaktan da korkmayacaktır şüphesiz ve eşiyle ilişkisi dengede, güvende ve sevgide olacaktır… Dolayısıyla kadınlar şunu hatırlamalı, korktuğumuz başımıza gelir, ve benim gerçek değerim var oluşumun biricikliğindedir, bir erkeğin gözlerinde gördüğüm aşkta değil!
MEME-RAHİM KANSERLERİNİN DUYGUSAL NEDENİ! Öte yandan, aldatılan, eşi tarafından, çocuklarının babası tarafından incitilen, cinsel ya da başka konularda aldatılmışlık duygusu yaşayan, ilişkilerinde güven ilişkileri zedelenen kadınlar “nedense” şiddeti yine kendilerine döndürmekte gecikmiyorlar! Bunu da nereden çıkarttın, derseniz söyleyeyim… Bakınız, kadınlardaki meme ve rahim kanserlerinin her geçen gün artışına; kadın, eşiyle arasında ciddi bir incinmişlik yaşadığında olay genellikle cinsel organlarında bir hastalıkla patlak veriyor!
Bunu bir örnekle açıklayayım… Bir aile dostumuz, 20 yıllık evliliğinin ardından “Çok aşık oldum” diyerek kendisine sevgili yapmıştı, bu arada 2 tane boyunca bir kız bir erkek çocuğu vardı… Evini, karısını terk edip -o yaştan sonra- annesinin yanına yerleşti, bununla da kalmayıp, eşiyle nikah akdi bakiyken sevgilisini “Artık bu kişi benim eşimdir” diyerek annesiyle tanıştırdı. 5-6 ay içinde aşk tavsadı, adam evine karısına ve çocuklarının yanına döndü, haliyle hepsi çok incinmişelerdi… Fakat bu konu sanki hiç yaşanmamış gibi kapandı… Bu olaydan birkaç yıl sonra kadının rahminde portakal büyüklüğünde bir ur tespit edildi! Anlayacağınız aldatılan, incinen, eşine olan güvenini kaybeden kadın, acısını içine atmış ve kendini kurban etmişti! Şimdilerde kadının tedavisi sürüyor, kocanın kadının incinmişliğinden hala haberi bile yok!
Kadınlara, anneler naçizane önerim: Aldatılmadınız, aldattı! Aldatan kendini aldattı, sizi değil! Ve lütfen, eşinizle güven ilişkinizi tazelemeden ilişkinize yeni bir yön vermeyin, hiçbir duygunuzu içinize atmayın! Çocuklarınıza da karı-koca ilişkinizle örnek olduğunuzu hep hatırlayın!
Sevgilerimle…
CİSED aldatan erkeklerin çocukluklarındaki sırı açıkladı: “0-3 YAŞTA BİRDEN FAZLA KADIN TARAFINDAN BÜYÜTÜLEN ERKEK ALDATIYOR!” CİSED (Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği) Genel Başkanı Cinsel Terapist Uz. Dr. Cem Keçe: “Birden fazla kadın tarafından büyütülen erkekler daha kolay aldatıyor!” dedi…
Eşler arasındaki aldatmalar ve aldatmaya bağlı boşanmalar Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre her geçen gün artıyor. Aldatmanın kuşkusuz pek çok nedeni var… CİSED cinsel terapistleri, eşini aldattığını ifade eden 500 erkek üzerinde yaptığı anket çalışmasıyla, aldatan erkeklerin çocukluklarındaki gizemli ve korkunç sırrı ortaya çıkardı.
CİSED cinsel terapistlerinin yaptığı araştırmaya göre; birden fazla kadın tarafından büyütülen erkekler daha kolay aldatıyor! Araştırma, eşini aldattığını itiraf eden 500 erkeğin yüzde 70’nin çocukluklarında birden fazla ve birbirinden farklı kadınlar, yani anne ve türevleri tarafından büyütüldüklerini gösteriyor.
Dr. Cem Keçe (psikiyatrist, Cinsel Terapist): ÇOCUĞA BAKIM VE SEVGİ VEREN HER KADIN ANNE GİBİDİR “Hamilelik süreciyle başlayan ve doğum sonrası fiziksel temasla güçlenmeye devam eden anne-bebek ilişkisi ruhsal ve bedensel gelişim için oldukça önem taşıyor. Bilindiği üzere bir çocuğun ilk seveceği ve iletişim kuracağı kişi de elbette annesi oluyor. Bir annenin çocuğunu beslemesi, sevmesi, ilgi göstermesi, onunla konuşması, kısacası 0-3 yaş arasında onu hayata hazırlayacak davranışlarda bulunması, ileriki dönemlerde sevgi, bağlılık ve güven duygusu olarak ortaya çıkıyor. 0-3 yaş arası dönemde annenin sesi, kokusu, sıcaklığı, tutarlı davranışları ve hatta bakışları çocuğunu derinden etkileyebiliyor. Biz psikoterapistler anne kelimesini teknik bir terim olarak tarif ediyoruz ve çocuğa bakım ve sevgi veren kişi veya kişiler anlamında kullanıyoruz. Özellikle çalışan annelerin tercih etmek zorunda oldukları bebek bakıcısı veya anne yerine geçen kişi modelleriyle (anneanne, babaanne, hala, teyze, görümce gibi) çocukluk dönemi içinden çıkılamaz bir hal alabiliyor.”
0-3 YAŞ DÖNEMDE ANNE KOKUSU ŞART! Bebekler, 0-3 yaş döneminde sevgi, ilgi, beslenme veya uyku alışkanlıklarını karşılayabilen bir anneye ihtiyaç duyarlar. Çalışan annelerin veya çocuğunu kayınvalide veya bir başka anne türeviyle büyütmek zorunda kalan kadınların bu süreci çocuklarıyla sağlıklı bir şekilde tamamlayamaması ciddi problemlere neden olabilir. Göbek kordonundan sonra anne-bebek bağını kuran ve bebeğin kendini güvende hissetmesini sağlayan anne kokusu, annenin bakımı ve sevgisi bebeğin ruhsal ve duygusal gelişimi için gerekli olduğu kadar beyin gelişimi için de gerekli… Annenin tutarlı yakınlığını hissedemeyen 0-3 yaş arası çocuklarda kaliteli ve kesintisiz uyku düzeni sağlanamayacağı için ruhsal ve bedensel büyüme ve duygusal gelişiminde aksaklıklar olabiliyor.
GÜVENLİ BAĞLANMA’NIN TEMELİ 0-3 YAŞTA ATILIYOR! Bebek bakıcıları ya da bebeğe bakım veren kişiler, bebeklerin psikolojisini ister istemez etkiliyor. Doğum izninden sonra, annenin çalışmasının çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimine zararlı mı yoksa faydalı mı olduğu tartışması günümüzde hala devam eden bir konu… Özellikle çalışan annelerin yeterli olmayan doğum izinlerinin bitmesiyle birlikte, çocuklarından uzak kalmaları ve birden fazla kadın tarafından büyütülme, anne mahrumiyeti yaşanmasının yanında çocuğun ruhsal gelişimini de olumsuz etkileyebiliyor.
Oysa, çocuğun 0-3 yaş döneminde ihtimam ve ilgiye ihtiyacı var. Çalışan ebeveynlerin bebeğin bu ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla başvurdukları bebek bakıcıları, kayınvalide, anneanne, hala, teyze, görümce gibi bir kadın akrabadan yardım almaları ise anne mahrumiyetinden sonra karşılaştıkları ikinci bir travma olabiliyor. Çünkü ne olup bittiğini anlayamayan çocuk, iki farklı ve birden fazla anne figürü arasında sıkışıp kalabiliyor. Anne kokusu, ilgisi, sevgisi, şefkati, davranış ve tutumları, çocuk yetiştirme şekli ve ideali, disiplin anlayışı gibi hemen hemen her şey farklılık gösterebileceğinden, tam da güven ve bağlanma duygularının ve yakın ilişki davranış temelinin atıldığı bebeklik döneminde bu durum, çocuğun aklının karışmasına yol açabiliyor. Ve, çocuğun bilinçdışı süreçlerinde bağlanma ve güven sarsıntısı yaşamasına neden olabiliyor. Çünkü çocuğun gelişiminde, çevresindekilerle kurduğu ilişkilerin temelinde ve davranışlarının kökeninde 0–3 yaş arası anne-bebek ilişkisi yatıyor.
BİRDEN FAZLA KADIN TARAFINDAN BÜYÜTÜLEN ERKEKLER DAHA KOLAY ALDATIYOR Öte yandan, CİSED’in yaptığı araştırma, birden fazla kadın tarafından büyütülen erkeklerin daha kolay aldattığını ortaya koyuyor. Özellikle çalışan ebeveynlerin çocukları, doğum sonrası izinlerinin yetersiz olması nedeniyle genellikle bebek bakıcılarıyla veya akraba kadınların yardımıyla büyüyor. Yani sosyal ve kültürel nedenlerden dolayı anne çocuğunun bakımını bir başka anne türevi olan kendi annesi, kayınvalidesi veya görümcesiyle paylaşmak zorunda kalabiliyor.
Yapılan araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre, birden fazla ve birbirinden farklı fiziksel ve duygusal farklılıklar taşıyan anne türevleriyle büyüyen erkek çocukların ruhsal gelişimlerinde gelgitler ve bağlanma sorunları yaşanıyor.
Örneğin; ‘sarışın-beyaz tenli bir anne ve esmer-koyu tenli bir kayınvalideyle’, ‘zayıf-siyah gözlü bir anne ve kilolu-renkli gözlü bir bakıcıyla’ veya ‘soğuk-dokunmayı sevmeyen bir anne ve sıcak-daha çok dokunan bir babaanneyle’ bir arada büyümek gibi… Bu durumda, çocuğun bilinçdışına bir fantezi yerleşebiliyor ve ileriki yaşlarda bu fantezi kendini evlilik ilişkisinde tekrar edebiliyor.
ŞU AN GEÇMİŞİN BİR TEKRARI MI? Çünkü şu an ve şimdi; geçmişin bir tekrarıdır, zaman, mekân ve oyuncular değişse bile roller hep aynı kalır. Yani, yaşanan ilişkisel, ruhsal ve bedensel sorun ne olursa olsun, psikoterapistler durumu, kişinin iç dünyasının dışarıya yansıyan sonuçları olarak kabul ediliyor. Kişinin yaşadığı tüm deneyimler, geçmişin bir tekrarı, geçmişe dayanan düşünce ve inançların bir ürünü olarak tarif ediliyor. Çünkü kişi büyüdüğünde, elinde ve farkında olmadan bilinçdışı olarak, çocukluğundaki yaşamının duygusal ortamını yeniden yaratma veya kurma eğilimi içinde oluyor. Bu eğilim gerçekte, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış değil, sadece kişinin içindeki bilinçdışı bir yuva olarak tanımlanıyor. Erkek bu yuvada istemsiz ve kontrolsüz bir şekilde;
-Bir kadınla olan bireysel ilişkilerinde annesiyle kurmuş olduğu ilişkileri ya da onların kendi aralarındaki ilişkileri yeniden yaratma, -Tercih etme şansı varsa, annesine benzeyen sevgili, eş ya da patron seçme, -Annesinin kendisine gösterdiği davranışları kendisine aynen uygulama (kendisini aynı şekilde suçlama ve cezalandırma), -Annesiyle hemen hemen aynı kelimeleri kullanma, -Kendisini sevmeyi ve desteklemeyi aynı annesinin yaptığı şekilde yapma -Ve en önemlisi esmer bir eşe sahipken sarışın bir sevgiliyle birlikte olma gibi eğilimler içinde olabiliyor.
Ancak bu birden fazla ve farklı özellikte kadınlar tarafından büyütülen her erkek için elbette geçerli bir durum değil!.. Eğer geçerli ise de bakım veren kadınları suçlamak yerine, erkeğin içinde bulunduğu bu kısır döngüyü kırmak üzere yardım alması ve değişmek üzere adım atması şart!..
DOĞUM SONRASI ÜCRETLİ İZİN 3 YILA ÇIKARTILMALI! Özellikle bakıcılarla büyüyen erkek çocuklarının iç dünyasındaki çatışmayı önleyebilmek için doğum sonrası ücretli izinin 3 yıla çıkartılması çok önemli ve de gerekli. Sağlıklı toplumlar elde edebilmek için bebeklerin ruhsal ve fiziksel gelişimine önem vermesi ve ebeveynlerin çocuklarına yeterli ve kaliteli zaman ayırmaları ile gerçekleşiyor. Bunu sağlayabilmek için de, özellikle 0-3 yaş arasındaki çocukların anne ve anne yerine geçen kadınlarla kurdukları ilişkilerin niteliğinin geliştirilmesi, koşulsuz sevginin sağlanması, tutarlı davranışlar sergilenmesi ve güven bağının ciddiye alınması gerekiyor.
BEYİN GELİŞİMİ DE 0-3 YAŞTA ARALIĞINDA… Beyin yapısının yüzde 80’lik bir bölümünün geliştiği 0-3 yaş aralığında annenin çocuğundan ayrılması veya bu süreci birbirinden farklı kadınlarla paylaşmak zorunda kalması, erkeğin ileriki yaşamında hem cinsel yaşamda hem de partner ilişkilerinde ciddi sorunlara davetiye çıkartabiliyor. Bu nedenle bebeğin 0-3 yaş dönemini hem tek bir kadınla yani ‘anne’ ile tamamlaması çok değerli; hem de annenin bu süreçte tutarlı ve sevgi dolu olması önem taşıyor. Bu nedenle, çalışan anneler için doğum sonrası izinlerin çocuk sağlığı ve gelişimi açısından 3 seneye çıkartılması ve bu sürede çalışan annelere maaşlarının ödenmesi CİSED uzmanları tarafından tavsiye ediliyor. Çünkü sağlıklı bir anne-bebek ilişkisi sağlıklı bir toplumun ve aile yapısının temelini oluşturuyor.
ALDATMAK KADER DEĞİL… Çocukluk döneminde kazanılan ve ileri yaşlarda kendini gösteren ‘aldatma’ eylemi tedavi edilebilir. Aldatan erkeklerin ve partnerlerinin bu bilgilerin ardından hemen anne veya anne yerine geçen diğer kadınları suçlaması son derece faydasız . Bu nedenle, suçlamak yerine sorumluluk almak, anne veya anne türevlerini ve o günkü koşulları anla¬mak önem taşıyor. Çünkü erkek hayatının sorumluluğunu alarak seçimlerini bilinçdışı ve otomatik olarak yapma yerine kendi yaparsa bu tekrarı bozabiliyor, kaderini kendisi yazabiliyor ve aldatmaya son verebiliyor.
Kader, insanın seçimlerimizin bir sonucu ortaya çıkıyor. İnsan sürekli gelişim ve değişim içinde olabiliyor. Bu süreçte erkeğin geçmişe karşı tutumunu değiştirmesi, değiştirmek istemesi çok önemli… Çünkü geçmiş yaşanmış ve bitmiştir, bunu değiştirmek imkânsızdır ama erkek geç¬mişi hakkındaki düşüncelerini değiştirebilir. Erkek geçmişte birden fazla ve birbirinden çok farklı kadınlar tarafından büyütüldüğü için aldatıyor olabilir ama bu kader değil!..
Bu nedenle, aldatma ve sonuçları çok incitici olsa da, erkek ve eşi kırgınlıkları daha da derinleşmeden çözebilir ve ilişkilerini güçlendirerek devam ettirebilirler. Ancak aldatma sonrası affetme ve iyileşmenin, partnerler arası sevgi, saygı ve sadakat üzerine kurulu olan bağın sarsılmadan, sağlıklı bir şekilde sağlanabilmesi için uzman yardımı almaktan çekinmemek gerekiyor.