Çocuğunuzu her şeyiyle kabullenin!
Okullar kapandı, OKS, ÖSS, SBS kabusları bitti, fakat çocukların ve ailelerin yürek çarpıntıları bitmedi, bitecek gibi de değil. Malum eğitim sistemimiz çok ağır ve düzeltilmesi gerekenlerle dopdolu. Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı “Dersane olayı topyekün kalkmalı” diyor, ama Dersaneler Birliği Başkanı, “Sınav olduğu sürece dersaneler olacaktır” diyerek yanıt veriyor. Dolayısıyla, kısa vadede çocuklar bu okul, dersane, sınav keşmekeşinden kurtulabilecek gibi gözükmüyor. En kötüsü de sınavlarda okullarda öğretilmeyen, sadece dersanelerde öğrenilebilen türden soruların bile çıkması! Zaten eğitimde fırsat eşitliği diye bir şey yok; dersaneye gitmeyen, gidemeyen çocuklar ne yapsın?.. Öte yandan, ilkokul birinci sınıftan başlayarak özel öğretmen, özel ders durumları gözlüyorum çevremde; özel okullar yarışı iyice abartmış durumdalar, ailelerin çoğu ise çocuklarını mutsuz eden, sonuçta faydası da olmayan bu yarışa çanak tuttuklarının farkında bile değiller. Eh bir de; dikkat eksikliği; aşırı hareketlilik; dürtüselliği olan ya da özel öğrenme bozukluğu; okuma bozukluğu, yazma bozukluğu, matematik bozukluğu veya sosyal düşünme güçlükleri olan bir çocuğunuz varsa, işiniz şüphesiz daha zor ve karışık ama çözümsüz değil! Bozukluk kelimesine bakmayın siz, doğrusu “bozukluk değil “farklılık”tır. Uzmanlar böyle tanımlıyorlar, fakat, bu çocukların hiçbiri aslında “hasta” falan değil, sadece diğer çocuklardan daha farklı yöntemlerle öğreniyorlar ve bir şekilde tanımlanmaları gerekiyor işte... Klinik Psikolog Olcay Güner’in bilgileri ilginizi çektiyse, kendisinin “Hani Okulu Sevecektim” adlı kitabını da okumanızı öneririm. Çocuğunuzun farklılıklarını ortaya çıkarmanızda, yeteneklerini keşfedip zayıf olduğu alanları geliştirmesinde size rehber olacaktır. Ve lütfen, önce siz yavrunuzu olduğu gibi kabul edin, onu değiştirmeye değil destekleyip keşfetmeye çalışın, gerisi kendiliğinden gelecektir. Aksi taktirde içinde yaşadığımız sistem sadece çocukları, ebeveynleri ve hatta eğitimcileri zorlamakla kalmıyor, ilişkileri bozup, hepimizi mutsuz ediyor. | ÇOCUK OKULDA ZORLANIYORSA...
|
- Çocuğunuz okulu bir türlü sevemediyse, okulun vazgeçilmez beşlisi olan, dikkat kontrolü, okuma, yazma, matematik, sosyal düşünce sistemlerinden en az birinde güçlüğü var demektir. - Çocuğun okulda başarısız olması hayatta başarısız olacağı anlamına gelmez. Çocuk hayat hedeflerini kuvvetli olduğu alanlardan seçerse, hayat başarısının yüksek olma ihtimali kuvvetlidir. Ama, hayat hedeflerine ulaşabilmek için şüphesiz önünde uzun bir okul süreci var. Dolayısıyla zor da olsa okulların her birini atlamasına, önemli sınavlara girmesine ve bu arada mümkün olduğunca okul yıllarının tadını çıkarmasına destek verin. Şöyle ki: . Öncelikle çocuk hayatın neresinde yer almak istiyor? Hedeflerine diğer çocuklardan daha erken karar vermeli. İleride gerçekleştirmek istediklerinin hayalini iyimser ama gerçekçi biçimde kurmalı. Okul yıllarında zorluklar içinde boğuştukları halde, hayat başarısı yüksek ünlüler çocuğunuza ilham verebilir. . Ayaklarına dolanan güçlükleri hep birlikte tanımaya ve çözmeye çalışın. Örneğin; neden çabuk unutuyor, neden kesintisiz çalışamıyor gibi... Ve farklı öğrenen çocuklarla ilgili olarak çalışan uzmanlardan destek almaktan çekinmeyin. . Mutlaka çocuğun güçlü yanlarını da keşfedin. Bir yandan geliştirmesi gereken yanlarını kuvvetlendirirken, bir yandan da güçlü yanlarını sergileyerek beğeni ve takdir kazanmak çocuğa enerji verecektir. . Ayrıca, çocuk sorunlarını çalışmalardan kaçmak için bir mazeret olarak görmemelidir. Her öğrencinin yerine getirdiği sorumlulukları, biraz daha fazla gayretle o da başarabilir. . Hatalardan, başarısızlıklardan da öğreneceği şeyler olduğunu sık sık çocuğunuza hatırlatın. Aslında yanlışlar bizi hedefe taşıyacak güçlü bilgi kaynaklarıdır. . Herkesin, her zaman, her şeyi çok iyi yapamayacağını; her birimizin farklı bir alanda daha yetenekli olduğunu çocuğa yeri geldikçe hatırlatın. |
| OKULLAR TATİLE GİRER, OKUL TELAŞI TATİLE GİRMEZ!
“Biraz gayret etse olacak sanki. Akıllı olduğu ortada, ama neden yapamıyor. Daha iyisini yapabileceğini biliyoruz” diyen ailelerden misiniz? Klinik Psikolog Olcay Güner’den çocukların akıllı ama başarısız olmasının nedenlerini ve çözümlerini öğrenebilirsiniz.
Okumayı 9 yaşında söken, yirminci yüzyılın en büyük bilim adamı Albert Einstein, okulda öğretmenlerince “eğitilemez” teşhisi konan heykeltıraş Augute Rodin, arkadaşlarının “aptal Edison” dediği elektrik ampulünü bulan Edison, okulda çok başarısız olduğu için babası tarafından askeri okula yazdırılan ünlü İngiliz politikacı ve tarihçi Wiston Churchill, okulda konsantre olamadığı için sürekli resimler çizen ressam Pablo Picasso, okuma öğrenirken büyük sıkıntılara katlanan şarkıcılar Cher, John Lennon, büyük sanatçı Michelangelo, ünlü çizgi film yaratıcısı Walt Disney, “Hollywood’un dahi çocuğu” diye anılan yönetmen Steven Spielberg, ünlü Andersen masallarının yazarı Hans Cristian Andersen, şair Amy Lowel, ünlü aktör Tom Cruise, Galler Prensi Charles, Amerikan başkanlarından John F. Kennedy okulda “öğrenme güçlüğü-farklılığı” olan ünlülerden sadece bir kaçı...
Yazı yazamayan ama kendinden üç yaş büyük ablasının matematik ödevlerine yardım eden bir matematik dehası; çarpım tablosunu ezberleyemeyen ama evdeki her elektronik eşyayı tamir edebilen bir elektronik ustası; ayakkabılarını bağlayamayan ama şiir yarışmalarında birincilikleri olan bir şair; okuyamayan ama girdiği her münazaradan başarı ile çıkan müthiş bir tartışmacı; dikkatini toparlayamayan ama madalyalar kazanan bir jimnastik şampiyonu; hiç arkadaşı olmayan ama sahneye çıkınca harikalar yaratan bir tiyatrocu... Sizin de çevrenizde, ailenizde böyle “sıradışı çocuklar” mutlaka vardır.
Bu çocuklar içinde bulundukları öğrenci grubundan çok farklı kalırlar. Ancak, anlaşılırlarsa, işlenirlerse, keşfedilirlerse parlayabilirler. Şanssızlıkları okul sisteminin talep ettiği hafıza, ardışık ve mekansal düzenleme, ince motor, dil, yüksek düşünme becerilerinden birinde veya birkaçında zaafı olmak ve kalıplaşmış sistemler gereği güçlü alanlarını okulda sergileyememektir.
Bu çocukların sorunları ile başedebilmek için enerjiye, yüreklendirilmeye, iyimserliğe ve sabra ihtiyaçları vardır. Mücadelelerini sürdürebilmek için ne kadar çok destek alırlarsa ve anlaşıldıklarını, fark edildiklerini ne kadar hissederlerse o kadar başarılı olurlar. Bu nedenle önce aileleri, öğretmenleri, soonra çevreleri tarafından anlaşılmaya, desteklenmeye ihtiyaç duyarlar.
ÖĞRENME FARKLILIKLARI Öğrenme, temelde hepimiz için benzer şekilde dizayn edilmiş olan, ama ayrıntılarda her birimiz için farklılaşan bir süreçtir. Her birimizin öğrenme kapasiteleri farklı olduğu gibi, öğrenme tarzları da farklıdır. Aynı zamanda doğmuş çocukları gözlediğinizde bazılarında belli becerilerin diğerlerine göre daha erken edinildiğini, bir kısım becerilerin ise, daha geri kaldığını gözleyebilirsiniz.
Aslında her bir zihin eşsizdir ve çoğu en az bir alanda uzmandır. Zihinlerin uzmanlık alanları keşfedilirse, büyük başarılara imza atılabilir. Ancak zihinkerdeki uzmanlık alanlarını keşfetmenin her zaman çok kolay olduğu söylenemez. Kimi zihinlerin ön planda olan ve gelecek vadeden becerileri hayat boyu hiç keşfedilemez. Keşifte zorluk yaratan en önemli neden “eğitim sistemlerinin” bakış açılarıdır.
Sistemlerin ölçülmesi, değerlendirilmesi, gelişme ve illerlemenin tespiti için “standartlaşma” tüm dünyanın peşine düştüğü bir kavram. Ancak doğru kullanılmaz ve yeterince esnek olunmaz ise, amacından saparak gelişimi ketliyor. Ne yazık ki, “eğitim” alanında oluşmuş olan standartlar her türlü zihni keşfetmeyi engelliyor. Bazı zihinler standartlaştırılmış eğitim sistemleri ile örtüşüyor ve çiçek açıyor. Bazıları ise daha açma fırsatı bile bulamadan solup gidiyor. Bazıları ise kendilerini sistemin dışına atarak “hayat okulu” denen yerde açmayı başarıyor. Aslında çocuğun okulda parlayıp parlamaması büyük ölçüde genetik beceri donanımının özelliklerine bağlı. Tesadüfen “okulun ön planda tuttuğu becerileri” kuvvetli donatılmış bir çocuksa; yani iyi bir hafıza, matematik ve dil becerisi varsa, okulda oldukça mutlu ve başarılı olur. Ancak “okulun önem verdiği becerileri” ön planda değilse, ama okulu pek de ilgilendirmeyen alanlarda başarılıysa yani kaba motor becerileri, müzik kulağı, ritm duygusu, çizgileri iyi gelişmiş biriyse, okul yılları sıkıntılı geçebilir.
Sonuçta, sınıfta farklı farklı becerilerle donatılmış pek çok çocuk var. Bilim adamları, heykeltıraşlar, halterciler, psikologlar, marangozlar, satıcılar, avukatlar, aşçılar, dansçılar... Hangi biri keşfedilecek? Kuşlar, tavşanlar, balıklar, böcekler hepsi aynı sınıfta!
Çocuğun okulun öncelikli olarak istediği becerileri zayıf ise, “sıra dışı” olarak algılanır. Okulda problem çocuk olur. Hatta, çoğunluğa uymayan farklı bir yapısı olduğu için hastalıklar sınıflamasına dahil olabilir. “Öğrenme bozukluğu”, “Dikkat eksikliği”, “Aşırı hareketlilik” gibi tanılar alabilir.
BU ÇOCUKLAR HASTA DEĞİL! Bu çocukların pek çoğu, pek çok araştırmacıya ve alanda çalışan uzmana göre “hasta” değilidir. Sadece ön planda olan becerilerinin toplandığı alanlar farklıdır ve okulların beklentiletilerine uymamaktadır. Ancak farklı oldukları için okula gitmemeleri ve eğitim almamaları mümkün değildir. Bu nedenle zayıf becerilerini geliştirerek okul hayatlarını biraz olsun rahatlatmak ve en becerikli oldukları alanları saptayarak eğitim kariyerini o yönde planlamak bu çocuklar için yapılabilecek en önemli iştir. Sistemin ise, çocuklardaki tüm becerilerin keşfedilmesi ve çocukların kendi içlerinde uyuyan başarıların farkına varıp sergileyebilmeleri için, çok ve eşit ayaklı bir masa gibi inşa edilmesi gerekir. En azından, matematik dersleri ile resim, beden eğitimi, müzik gibi derslerin hem sayısal çokluğunda hem de verilen önemde ciddi bir eşitsizlik olduğu ortadadır. |
|