Tatile devam, ama kızkıza...
Evet, tam sekiz gün boyunca ailece Olimpos ve Kalkan civarında takıldık. Duru en çok dünyanın sayılı plajlarından olan Patara Plajı’nı sevdi. Kalkan-Kaş arasındaki meşhur Kaputaş’ta da azgın dalgalarla boğuşmaktan geri kalmadı. Bir de Saklıkent’te buz gibi suların içinde yapılan Kanyon yürüyüşüne bayıldı. “Ben de ne maceracı bir insan mışım meğer?” diyerek zirveye ulaşmayı hedefledi. Tıpkı benim buradaki ilk tecrübemde olduğu gibi, 1 saati aşkın bir süre Kanyon tırmanışı yaptıktan sonra, zirveye ancak dağcıların ulaşabildiğine ikna olup, hayal kırıklığı yaşadı. Neyse ki ardından yediği Alabalık’la teselli buldu. Öğlen sıcaklarını genellikle Alabalığıyla meşhur bir dağ köyü olan İslamlar Köyü’nde geçirdik ve “Cennet böyle olsa gerek” demekten her seferinde kendimizi alamadık. Gerçekten cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz, fakat, o güzelim Kalkan bile betonlaşmadan nasibini almış maalesef...
KAFASINA KOYUNCA! Bu sekiz gün boyunca yaşadığı onca hoşluğa rağmen, Duru her gün bıkmadan; “Ama Mini Myra’ya da gideceğiz değil mi? Benim için tatil demek Mini Myra demek” diyerek beni ve babasını kalpten vurdu. Tuturmadı da, ama nazik ve kararlı bir şekilde tercihini de bıkmadan dile getirdi. “Bu yaz, Martı Myra’ya uğramadan tatili noktalayabilecek miyiz bakalım?” derken; ailemizin babası geçtiğimiz Cumartesi bizi Tekirova’ya bırakıverdi. Anlayacağınız, yavrunun gönlünü yapmak üzere, şimdi de kızkıza tatildeyiz. Hatun kişi hemen Mini Myra’sına koştu, öğretmenlerine sarıldı ve sanki hep burada yaşıyormuş gibi faaliyetlerine devam etti. Gelir gelmez bir de Grease Müzikali’nin provalarına katıldı. Bakalım, Perşembe akşamı müzikalde sahne alacak. Bu arada bir sürü etkinliğin arasında bir de Korsan Partisi vardı ki; güzel kızım, makyajı ve kostümüyle vahşi bir korsana dönüşüvermiş, vallahi zor tanıdım. İşte böyle, “tatil köyü” konsepti tatil anlayışımızla pek örtüşmese de, 5 yıldır bir şekilde, “Çocuk mutlu olsun, rahat etsin” diyerek nasibimizi alıyoruz. Bu yıl ilk defa tatil beklentilerimizi dengeledik sayılır. Seneye Duru 7 yaşında olacak, artık mini klübe stajyer öğretmen mi olur, yaz okuluna mı gider, bilemem; biz eşimle koy koy gezmeyi planlıyoruz. Yine de çocuklu biri olarak büyük konuşmayayım... Şimdilik, hoşça kalın... Haftaya İstanbul’dan yazarım... | İLETİŞİMİ BAŞLATMAK VE SÜRDÜRMEK ÜZERE, ÇOCUĞU CESARETLENDİRİN!
|
• Teşekkür etmek, özür dilemek, lütfen demek, başkalarının haklarına saygı göstermek gibi uygun davranış örneklerini çocuğa öğretin ve örnek olun. • Çocuğun olumlu sosyal davranışlarını övün ve pekiştirmesi için destek olun. • Paylaşmayı öğrenmesi ve başkalarının ihtiyaçlarına ilgi göstermesi için çocukla işbirliği yapın. • Öfkesiyle başa çıkabilmesi ve kendi haklarını da korumayı öğrenmesi gibi konularda örnek ve destek olun. • Öğretilmek istenen sosyal becerinin kazandırılmasında çocuğun model alacağı durum ve kişinin, sevilen bir figür olmasına dikkat edin. |
| Çocuğun düşünme ve sosyal becerisini geliştirmek gerek...
Düşünme becerilerinin ilk adımlarının atıldığı okul öncesi dönemde, anne-çocuk ilişkisi ve ailenin genel tutumu büyük önem taşıyor. İhtiyaçları doğru bir şekilde anlaşılmaya başlanan bebek, bu dönemde davranış ve çözüm arasındaki bağlantıyı da kurmaya başlıyor. Pedagog Güzide Soyak, çocuğun düşünme ve sosyal becerisini geliştirmenin yollarını bizimle paylaştı.
Çocuklarının davranışlarını anlamakta zorlanan ya da farklı mesajlar veren ebeveynler, çocuklarının problem çözme becerilerinin gelişmesine engel olduklarını fark edemeyebilirler. Oyun kurma becerisi ile hayal dünyası genişleyen çocuk, kendi düşünme yapısını da inşa etmeye başlar; kendine özgü fikirler geliştirerek, yaratıcılığını keşfeder. Bütün bu oyunlar içerisinde, çocuğun kavram gelişimi de hızla ilerler.
MESELE DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMEK! Çocukların sevdiği aktivitelere ilgi göstermeleri, onlara dikkati sürdürme becerisi ile farklı durumlarda yeni çözüm yöntemleri oluşturma deneyimi kazandırır. Bütün bunlar, çocuğun; problem çözme, analiz-sentez ve muhakeme becerisinin gelişmesine yardımcı olur. Çocuk ile kurulan iletişim yöntemlerinin; destekleyici, düşündürücü ve çözüme yönelik olması, çocuğun gelişimine de yardımcıdır.
Okul yıllarındaki eğitimde ise, öğrenci ve öğretmen arasındaki etkileşimin azlığı, öğretimin kalitesini olumsuz yönde etkiler. Eğitim sürecinde; öğrenmenin gerçek amacının, “düşünmeyi öğrenmek” olduğunu çocuklara aktarmak gerekir. Çocuklar “öğretimi”, “başkalarının vereceği bir iş” olarak görmeye başladıkları andan itibaren, sadece öğrenme konusunda değil, bireysel sorumlulukları almakta da isteksizleşirler. Ödev sorumluluğunun yerine getirilmesinde isteksizlik yaşayan çocuğun, öğrenmeye karşı da performansı giderek düşer.
Düşünme sistemi; öğrenme, öğrenme süreçleri ve davranışlar ile şekillenir. Davranışlar, “öğrenilmiş tepkiler” olmaları nedeni ile “sonuç” gibi gözüktüğü için, çocukların hangi düşünme süreçlerini kullandıkları büyük önem taşır.
SOSYAL BECERİLERİNİN GELİŞMESİ İÇİN... Sosyal gelişim, çocuğun diğer gelişim basamakları kadar değerlidir. Bireyin yaşamında giderek önem kazanacak “uyum sağlama” becerisi çocukluk çağında ve sosyal gelişim süreci içerisinde kazanılır. Çocuğun sosyal davranışları, yoğun etkileşim içinde olduğu ailesi ve arkadaşlarının gösterdiği geri bildirimlerle anlaşılır.
Çocuk, akranları ile kurduğu ilişki içerisinde rekabet etmeyi, kaygı yaratan durumlarla başetmeyi öğrenir. Sosyal becerilerinin gelişebilmesi için bu tür ilişkilere ihtiyaçları vardır. Kendilerinden daha büyük ya da küçük kişileri tercih eden çocukların ise, sosyal ilişki kurma ve sürdürme ile ilgili sıkıntıları olduğunu düşünebiliriz. Yaşından daha büyük kişilerle ilişki kurmak, ihtiyaçlarının anlaşılması ve ilişkinin kolaylaşmasını sağlar. Kendi yaşından küçüklerle ilişki kurmayı tercih eden çocukların da, oyunları kontrol etme eğiliminin yoğun olduğu gözlenir. ANNE İLE KURULAN İLK İLİŞKİ... Çocuk, ilk bebeklik döneminde annesinin yardımı ile dış dünyayı tanır. İhtiyaçlarının anlaşıldığını ve karşılandığını fark eden bebek annesi ile güven bağını da oluşturmaya başlar. Bu bağ onun bilişsel gelişimini olduğu kadar, duygusal ve sosyal gelişimini de etkiler. Bebeğiniz ile göz teması kurmak, konuşmak, dokunmak, onu zamanında ve doğru rahatlatabilmek; duygusal ve sosyal ilişki kurabilme becerilerinin gelişmesine yardımcı olur.
Sosyal ilişki kurabilme becerileri aile içindeki bireyleri örnek alarak oluşur. İlk çocukluk döneminin en güçlü öğrenme şekli olan taklit etme, sosyalleşmede daha da önem kazanır. Çocukla işbirliği yapmak, ancak onunla kuracağınız olumlu ve yakın ilişki ile gerçekleşebilir. |
|