Geçen hafta, "Çocuğunuz okulluysa daha çok hastalanır" dedik ve okullu çocukların özellikle maruz kaldığı dört hastalıktan bahsettik. Bu arada, ben yavrumu "Anaokuluna versem mi, vermesem mi?" diye nasıl trip yaptığımı anlattım. Ve 22 aylıkken oyun gruplarına verdiğim kızımı, 34 aylıkken düzenli olarak yuvaya teslim ettiğimi ve o gün bugündür Duru'nun okullu olduğunu söyledim. Beni yakından tanıyanlar bilirler, hastalıklar söz konusu olduğunda, hafif paronayok, orta halde obsesif ve bir hayli de tedbirli bir kişilik (daha doğrusu koruyucu bir anne) olmama rağmen, işte ben böyle, yavruyu daha 2 yaşına gelmeden saldım oyun ortamlarına… Bahsettiğim gibi, asla uzun saatler değil, küçük küçük, alıştıra alıştıra… Fakat, biliyorsunuz, kalabalık ortama girdim mi, az vakit geçirmişsin, çok vakit geçirmişsin farketmiyor, mikrobu havadan alıyorsunuz. Nitekim; Duru'nun 2 ila 3 yaş arası tam 10 kez antibiyotik kullanmak suretiyle hastalandığını da biliyorsunuz. İçinizden "Eee, kardeşim bu ne perhiz , bu ne lahana turşusu" diyenleriniz olacaktır. Zaten, kesin olarak yavruyu yuvaya verme kararı almadan önce, ben de kendime bu sözü çok söyledim. Hem rahat bir anne değilim, "Aman canım hastalanırsa hastalansın, okula gidiyorsa sık sık hastalanacak elbet" diyemedim. Hem de, onun ve benim ruh sağlığımız açısından, 3 yaşından itibaren başka başka sosyal ortamlara ait olmamızı da çok istedim. Ve nitekim öyle de oldu. Üç yıl dipdibe şahane bir zaman dilimi geçirmemizin ardından, yaklaşık bir yıldır da -dengeli bir şekilde- o okula, ben işe gidiyoruz. Fakat, itiraf edeyim, hala Duru hastalandığında, tüylerim diken diken, suçlu ayağa kalk, oluyorum. Neyse ki bu yıl, üstsolunum yolu hassasiyeti olan ve geniz eti de normalden büyük olan yavrum, maaşallah öyle sık sık hastalanmadı. Bunda tabii, bağışıklık sisteminin gün geçtikçe gelişmesinin yanı sıra, beslenmesine ve uykularına özen gösteriyor olmamızın da payı büyük, diye düşünüyorum. Valla, yavruyu hastalıklardan koruma konusunda başkaca şahsi tüyo isterseniz; ben bir de Eylül ayında Duru'ya Grip ve Pnömokok aşıları yaptırdım ki, bu aşıların da koruyuculuğunun çok yüksek olduğuna inanıyorum. Zaten, bu aşılar yurt dışında rutin aşılar arasında yer alıyor! Yavrusu okullu olanlara tavsiye ederim. Kuşkusuz, el yıkamak başta olmak üzere temizlik ve hijyen kurallarının yanı sıra, burun içi temizliğine daha doğrusu yıkanmasına da biz çok özen gösteriyoruz ve çok da faydasını gördük. Duru'nun burnuna, düzenli olarak, sabah-akşam serum fizyolojik kullanıyoruz. Tüp yerine şişe boyunu tercih edince çok da ekonomik oluyor. Bu arada, Duru'yu onun insiyatifi dışında öpenlere hala kılım. Hastayken öpenlere düşmanım. Elini yıkamadan muhatap olanlara gıcığım vs… Ayrıca, kapalı alışveriş merkezlerine çok mecbur kalmadıkça götürmüyorum. Kar da yağsa dolu da yağsa, yaz-kış her gün, küçük de olsa bir yürüyüş yaptırmayı adet edindim. Neyse ki, önümüz bahar, daha sağlıklı ve neşeli günler bizleri bekliyor…
|
ONA HASTALIKLARDAN KORUNMAYI ÖĞRETİN!
Evet, el yıkama alışkanlığınız var mı? Ya, sigara alışkanlığınız? Hastalandığınızda yakınlarınızı öpmekten kendinizi alıkoyabiliyor musunuz, ya da aksırıp hapşurduğunuzda ağzınızı eliniz yerine kağıt mendille kapatıyor musunuz? Cevabınız ve uygulamalarınız her ne olursa olsun, bu ve benzeri konularda çocuğuza öğretmeniz gerekenler var! İşte, hem kendinizi, hem de çocuğunuzu hastalıklardan korumanın yolları ve uygulaması küçük, sonuçları büyük ipuçları... - Okullarda ve toplu yaşanan mekanlarda teneffüs ettiğimiz havanın yanı sıra, kullanılan eşyalara, masalara, kapı tokmaklarına yerleşen mikroplar da çocukları hasta edebiliyor. Bu nedenlerle, çocuğunuzu hastalıklardan korumak için ilk yapmanız gereken, ona ellerini yıkama alışkanlığı kazandırmak olmalı. Çünkü, sadece 20 saniye elleri yıkayarak virüs ve bakterilerin neden olduğu, birçok bulaşıcı hastalıktan korunmak mümkün. Unutmayın; el yıkamak hayat kurtarır! - El yıkamak tabii ki, tuvalet kullanımı ve tuvalet eğitimi sırasında da çocuklara benimsetilmesi gereken temizlik kurallarının başında geliyor. - Mikroplar, aksırık ve öksürük yoluyla havaya yayılır. Bu nedenle, çocuğunuzun eliyle ağzını kapamasını istemek yerine, ona kağıt mendille ağzını-burnunu kapamayı öğretin.
- Hastalanıldığında evde dinlenmek, bol sıvı alınması, gerektiğinde ateş düşürücülerin kullanılması, yaşanılan mekanların havalandırılması kış hastalıklarının bulgularını azaltmaya yarayan yöntemler arasındadır. - Elleri, ağız ve burun çevresini temiz tutmak ne kadar önemliyse, burnun içini temiz tutmak da hem hastalık öncesi, hem de hastalık sırasında önem taşıyan konulardan bir tanesi. Çocuğunuza düzenli olarak serum fizyolojik kullanarak (bir tür hijyenik su) burun temizliğini sağlayabilirsiniz. Eczaneden almak yerine evde hazırlamak isterseniz, bir su bardağı kaynatılıp soğutulmuş su içine 1 çay kaşığı karbonat ve bir çay kaşığı kaya tuzu koyarak karıştırmanız yeterli. - Solunum yolu hastalıkları sırasında, yaşanılan mekanlardaki nem miktarı da önem taşımakta. Bu nedenle, bir oda nemlendiricisi edinebilirsiniz. Ancak, aletin içine koyacağınız suyun steril olmasına dikkat edin. Ya da, kaloriferlerin (ya da sobanın) üstüne su koyarak, evin nemlenmesini sağlayabilirsiniz. Fakat, kazaları önlemek şartıyla... - Kendi sağlığınızı düşünmüyor olsanız bile, çocuğunuzun ve diğer bireylerin sağlığını düşünerek evde ve diğer kapalı ortamlarda sigara içmemeniz de enfeksiyon sıklığını belirgin olarak azaltacaktır. - İlk 6 ay anne sütü alan çocukların daha az üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalandıkları bilinmektedir. Bu ve diğer pek çok nedenle bebeğinizi mutlaka emzirin. - Hastalığın seyri sırasında belirtiler iyi ya da kötü yönde değişebilir. Bu nedenle çocuğunuz hastalandığında, hastalığı doktor kontrolünde izlemeniz önemlidir. Örneğin; bir bronşiyolit başlangıçta nezle gibi görünebilir. Zatürre, genellikle gribi izler. Aynı şekilde virüs enfeksiyonlarını da bakteri enfeksiyonları izleyebilir. - Kış hastalıklarına genellikle virüsler neden olur. Ve antibiyotik kullanımı virüslere etki etmez. Doktorunuza danışmadan çocuğunuza antibiyotik vermeyin. Üstelik, antibiyotiklerin gereksiz kullanımı, mikroorganizmalara düşmanını zamanından önce tanıma şansı verdiği için, antibiyotiklerle öldürülemeyen dirençli tiplerin gelişmesine yol açar. - Ateş, vücudun doğal savunma mekanizmalarından biridir. Bu nedenle çocuğunuzun ateşi çıktığında, ateşin ortadan kaldırılması değil, kontrol altına alınması gerekir. Özellikle ilk 24 saat, ateşin belli bir düzeyde sürmesi doğal karşılanır. - Yılda 6 ila 10 defa üstsolunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuğunuz için endişelenmeyin. Unutmayın ki, çocuğunuzun geçirdiği her hastalık bağışıklık sistemi için olumlu bir deneyimdir. Çocuğun bağışıklık sistemi yıllar ilerledikçe, mikroplarla daha kolay başa çıkar.
|
|