- Arabaların emniyet kemeri,
kafalıkları ve kesinlikle hava yastıkları yoktu.
- Arka koltuk tehlikeli değil de
eğlenceliydi.
- Bebek yatakları ve oyuncaklar renkliydi. Ya da en azından kurşunlu,
muhtelif zehirli maddeler ile boyanmıştı.
- Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin
ve kimyasal ev temizleyicilerinin üzerinde çocuk kilitleri yoktu.
- Kasksız bisiklete
biniliyordu.
- Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan ya da muhtelif başka
kaynaklardan su içliyordu.
- Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı hava kararmadan önce eve
dönmekti.
- Cep telefonu yoktu... Ve hiçkimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. Okul
öğlen bitiyordu... Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk...
- Bir sürü yaramız,
kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye
verilmiyordu. Kendimizden başka kimse sorumlu değildi...
- Bolca tatlılar ve tereyağlı
ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı. Çünkü hep
dışarıda aktif olarak oynardık. Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk. Aynı bardaktan
içebiliyorduk ve kimse bu yüzden ölmüyordu.
- Playstation, Nintendo 64,
X boxes, video oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız, Dolby surround, cep telefonumuz, bilgisayarımız,
chat odalarımız yoktu. Onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı!
- Yürüyerek veya bisiklet ile
uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmayarak içeri girip,
onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk.
- Evet dışarıda, o acımasız korkunç dünyada;
korumamız olmadan, nasıl mümkün oluyordu bunlar?!.
- Tek kale üzerine maç yapardık ve
birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu
gelmiyordu.
- Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta
kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse psikoloğa ya da pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede dislexia,
konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını
tekrarlıyordu.
- Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı... Ve
bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
Soru: Nasıl oldu da bütün bunlara
rağmen hayatta kalmayı başardık? Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl
oldu da geliştirebildik?
Yoksa, sen de bu jenerasyondan mısın?!.
|