Gerek ekonomik gerekse sosyal nedenlerden dolayı günümüzde
pek çok kadın hem anne hem de iş kadını kimliğini bir arada yürütmeyi tercih ediyor. Ancak çalışan
annenin zihninin bir köşesinde oluşan; “Acaba doğru mu yapıyorum?”, “Çocuğumla daha fazla zaman mı
geçirmeliyim?” gibi soru işaretleri hiç bitmiyor.
Toplumdaki yaygın kanı hala kadının çocuk
sahibi olunca işini bırakması yahut ara vermesi yönünde olsa da annenin çalışmasının çocuğa zarar
verdiğini gösteren bilimsel bir araştırma yok. Tersine çalışan kadın, iş-özel hayat dengesini iyi
kurduğu için, çocuklarına daha olumlu bir rol model oluyor.
Anne ve çocuğun ilişkisinin
kalitesi ise iş-yaşam dengesine dayanıyor. Ayrıca, geçirilen zaman kısıtlı da olsa kritik noktalara
dikkat edilirse, çocuğunuzla sağlıklı bir bağ kurabilir ve onun sağlıklı bir birey olarak
yetişmesine yardımcı olabilirsiniz. Nasıl mı?
ODAKLANMA ÇOK ÖNEMLİ!
Çocuğunuza
ayırdığınız zamanda tamamen ona odaklanmaya ve başka şeylerle ilgilenmemeye özen gösterin.
Çocuğunuzla olabildiğince göz teması kurun. Bunun saatlerce sürmesi gerekmiyor. Çocuğunuza onunla
bir saat oynayacağınızı sonra kendi işinizi yapacağınızı söyleyebilirsiniz. Böylece sağlıklı bir
sınır da koymuş olursunuz. Onun fiziksel, duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarına duyarlı olun.
Sabırla, ilgiyle ve güven vererek iletişim kurun. Özellikle çocuğunuz 30 aylıktan küçük ise onunla
çevresinde ona bakım hizmeti veren diğer kişilerden daha fazla zaman geçirmeye çalışın. Eğer
mümkünse iş temponuzu birkaç sene buna göre ayarlayın. Çok sık bakıcı değiştirmemeye çalışın. Son
olarak çocuğunuzla iyi bir ilişkiniz olması için önce kendinizle iyi bir ilişki kurmanız gerektiğini
unutmayın.
SAĞLIKLI ANNE-ÇOCUK İLİŞKİSİ İÇİN NE YAPILMALI?
Çocuğun duygularını ona
bir ayna gibi tekrar etmek anne-çocuk arasındaki bağları güçlendirir. Çocuklar duygularını
anlamlandırmayı ve ifade etmeyi ebeveynlerinden öğreniyor. Bu nedenle onlarla bol bol konuşmak büyük
önem taşıyor. Çevrede olan biteni çocuğunuza anlatın, sorularını sabırla ve anlayacağı bir dille
cevaplayın. Hava kapalı dahi olsa birlikte açık hava aktiviteleri yapın. Çocuğunuza sınır koyup
gerektiğinde “Hayır” deyin. Bazen çalışan anne olarak hissettiğiniz suçluluk duygusundan dolayı
sınır koymakta zorlanabilirsiniz, fakat bunun çocuğunuza daha fazla zarar vereceğini
unutmayın.
SUÇLULUK DUYGUSUNA YER VERMEYİN!
Suçluluk duygusu, anne olmanın çok
temel duygularından biridir. Özellikle günümüzde birçok anne mükemmel olmaya, her işi bir arada
yürütmeye çalışıyor. Bu çok gerçekçi bir beklenti olmadığı için de hayal kırıklığı, kendine
güvensizlik ve suçluluk duygularıyla boğuşuyor. Oysa, artık çocuk yetiştirmek ile ilgili çoğu kaynak
ve araştırma “yeteri kadar iyi anne” kavramının altını çiziyor. Bu kavrama göre bir anne olarak
sorumluluk duygusuna sahip olmanız ve çocuğunuz için elinizden geleni yapmaya çalışmanız çok
önemlidir. Gereken sorumlulukları yerine getirirken stres yaşamazsınız, doğal bir akış halinde,
huzurlu bir şekilde çocuğunuzla ilgilenirsiniz.
Çocuğunu suçluluk duyarak yetiştiren anneler
devamlı stres yaşamaktadır. Suçluluk duygusu çektiğinizde kronik bir yorgunluk hissedersiniz, bu
duruma bedeniniz de tepki verir. Çevrenizdekilerle ilişkilerinizde çatışmalar yaşayabilir ve
çocuğunuza karşı daha anlayışsız ve gergin davranabilirsiniz.
ÇALIŞAN ANNENİN EŞİYLE
İLİŞKİSİ
Çalışan kadının eşinden destek alması da çok önemlidir. Yapılan araştırmalar,
çalışan veya ev hanımı kadınların eşleri ile iş bölümü yaptıklarında yani erkek ev işleri ve çocuk
bakımı ile ilgili sorumluluk aldığında, evlilik tatmininin çok daha fazla olduğu ortaya koyuyor.
Böylece karı-koca arasındaki ilişkinin kalitesi yükseliyor. Ayrıca olabildiğince eşlerin rollerini
beslemeleri, arada bir de olsa baş başa zaman geçirmeleri çok önemlidir.
PEKİ, ÇALIŞAN BİR
ANNE DENGE KURMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİ? |
|