BUGÜN DOĞAN BEBEKLER 140
YAŞINI GÖRECEK!
Günümüzde akıl almaz teknolojik ve bilimsel gelişmeler bilim kurgu
filmlerinin pabucunu dama atacak nitelikte, “İnsanoğlu daha 100 yıl uğraşsa bunu
yapamaz” dediğimiz dudak uçuklatacak yenilikler şimdi birer birer gerçek oluyor. Bunlar
arasında en hayati gelişmeler ise hiç şüphesiz genetik biliminde yaşanıyor. İnsan DNA'sının haritası
çıkarılıp kodları bir bir çözüldüğünden bu yana mükemmel bebekler, ölümcül hastalıklara çözümler,
anti-aging ve uzun yaşam, kök hücre teknolojisiyle labaratuvarlarda üretilen yapay organlar hayal
olmaktan çıktı, gerçekleştirilmeye başlandı. “Bunları birkaç yıldır zaten duyuyoruz”
demeyin, çünkü duymak başka, genetik bilminin bizzat hizmetimizde ve artık günlük hayatımızda
uygulabilir halde olduğunu bilmek başka. Geçtiğimiz günlerde Genetik ve Genomik Bilimler
Merkezi’nde, “Gen Tedavilerinden Kök Hücreye Biyoteknoloji” başlıklı bir konferans
gerçekleştirdi. Merkezin şefi Dr. Nesrin Erçelen önderliğinde yapılan konferansta hastanenin ortak
çalışmalar yürüttüğü dünyada gen tedavisinin ilk uygulayıcılarından Dr. Robert J. Desnick, koruyucu
genetik dalındaki çalışmaları ile ünlü uzman Dr. Michael Klentze, kök hücre çalışmalarında dünyadaki
öncü gruplar içerisinde olan Dr. Anver Kuliev ve yaşamsal önem taşıyan genetik onkoloji dalında
uzman Dr. Berrin Öztürk gibi ünlü uzmanlar şu anda genetik alanında gelinen noktaları ve gelecekte
bizi nelerin beklediğini anlattılar. Hala bunlardan haberdar değilseniz, Dr. Nesrin Erçelen’in
verdiği bilgileri okuyup, şu anda sağlık konusunda genetik bilminden nasıl ve ne kadar yararlanmanın
mümkün olduğunu öğrenmenizi öneririz. Çünkü genetik mucizesi artık
kapımızda!
- Genetik, sağlık konusunda hayal bile edemeyeceğimiz
çözümlerin kapısını açtı, hayatımızı nasıl değiştiriyor bu gelişmeler?
DNA'nın günlük
yaşamda kullanılabilir hale gelmesi her alanda çok ciddi yeniliklere neden oldu. Sağlık hizmetleri
21. yüzyıla kadar hep toplumsal bazdaydı. Tedaviler hep genel tedaviler, tanılar genel tanılardı,
check-up'lar genel olarak yapılıyordu; bireysel bir tıp anlayışı yoktu. Çünkü kişisel faktörlerin
tıbbi ölçekte ne kadar etkili olduğunu bilmiyorduk. DNA'nın bize kişisel bazda bilgi verebiliyor
olması, DNA analizleriyle insanlar çok kolay bir şekilde, çok kısa sürede ve tam analiz şeklinde
tanımlayabilmemizi sağladı. Böylece tıp kişisel hale geldi. Dolayısıyla kişisel sağlık tanıları ve
tedavilerine yönelme başladı. 15 yıldır bundan bahsediliyordu ama uygulamalar günümüzde artık
devreye girmiş durumda.
- Peki kişisel genetik özelliklerimizi nasıl ve nerede
öğrenebiliriz?
Genetik bölümleri olarak adlandırdığımız bölümler bugün hem özel, hem
devlet, hem de üniversite hastanelerinde yer alan modern tıbba yönelik bölümler haline geldi. Hem
hasta kabul eden hem de DNA analizlerinin kendi içinde yapıldığı bölümler bunlar. Doktorlardan
konuda uzmanlaşmış biyologlara, laboratuvar teknisyenlerinden iletişim görevlilerine kadar çağdaş ve
kapsamlı ekipler görev yapıyor. Ayrıca DNA'nın dahil olduğu diğer teknolojiler de işin içine girdi.
Kök hücreler, kök hücreye dayalı tedaviler, gen tedavisine bağlı diğer tedavi şekilleri, doğuştan
eksik olan, genetik olarak üretilmeyen maddelerin tekrar yerine konması, insanların genetik check
up'lar... Bunların hepsi genetik ve genomik bilimler bölümlerinde yapılıyor.
- Gen haritasının incelendiği, genetik check up yapılan özel labaratuvarlar
var. Buralara gitmek de doğru mu?
Genetik analizlerin yapıldığı her labaratuvar bu işi
doğru yapmayabilir. Çünkü dikkat edilmesi gereken önemli bir konu var. Klasik tıpta karar verme
mekanizması doktorlardır ama genetikte karar ailenin ya da bireyin. O yüzden bilgilendirme çok
önemli. Bunun resmi bir adı var: Genetik danışmanlık. Genetikle ilgili herhangi bir problemi olan ya
da bir çözüm, tedavi isteyen kişiler genetik danışmanlık almalılar. Bugün birçok devlet
hastanesinde, üniversitelerimizin neredeyse tümünde, özel hastanelerin bir çoğunda genetik
danışmanlık veriliyor. Burada hasta ya da sağlıklı bireyle oturuyorsunuz ve kişisel genetik
özellikleri, ailesinden geçen özellikler, kendine sonraki kuşağa nelerin yansıyacağı gibi
konularında kişiyi bilgilendiriyorsunuz. Hastalıklardan arındırılmış yeni bir nesil yaratmak
mümkün
- Hastalıklardan arındırılmış mükemmel bebekler genetik olarak
yapılabilir mi gerçekten?
Artık DNA'yı somut olarak görüyor, analiz ediyor, ona işlem
yapıyoruz. Herhangi bir dokudan aldığımız hücrelerdeki DNA ile genetik analiz her zaman yapabiliriz.
Buna biyoteknoloji diyoruz. Eşlerde bunu yapabiliriz. Doğmamış bebeklerde karından su alarak bunu
yapabiliriz. Bir öncesi ise embriyoda DNA analizi yapılması. Embriyo anne yumurtası ile baba
sperminin, yani iki hücrenin birleşmesiyle meydana geliyor. Ve meydana gelişteki bütün süreçte bir
genetik mekanizma işliyor. Anneden ve babadan gelen DNA ile yeni bir sistem kuruluyor ve o bebekte
tamamen kendine ait olan özellikler oluşuyor. Şimdi teklonoji ilerleyince, embiryodan da bir hücre
alıp onu inceleyebilecek hale geldik. Teknik bize her türlü imkanı sağladığı zaman ise ortaya etik
ve yasal problemler geliyor. Bu yüzden genetik testler bilgilendirme ve izine dayalı. O yüzden
embriyo analizlerinde, eğer ailede ölümcül hastalık varsa, bu çocuğun doğduktan sonra yaşaması ya da
tutunması mümkün değilse, ya da çocuğun ölümcül bir hastalıkla doğma, yaşamına ileri dönemlerinde
tedavisi hiç mümkün olmayan kanser ve bazı beyin hastalıkları gibi birtakım hastalıkların çıkması
riski varsa bunların önlenmesi için emriyo analizi yapma yetkisi var. Embriyodan 1-2 hücre alınarak
DNA üzerinden tanısı mümkün her hastalığa bakabiliyoruz.
ANNE KARNINDA ERKEN
TANI!
- Yani o andan itibaren çocuğun hayatında gelecekte ortaya çıkabilecek her türlü hastalık
ihtimalini görebiliyoruz öyle mi?
Görebiliyoruz. Çünkü hepsi DNA üzerinde belli bir
dizi, bir şifre olarak yazılmış durumda. Örneğin Akdeniz anemisi; bu hastalıkta doğan çocukların
çoğu ölür, yaşayanlar da doğuştan itibaren sürekli olarak kan almak zorundadır. Bu tür yaşamla
bağdaşmayan, tedavisi mümkün olmayan, ölümle sonuçlanan hastalıklar için genindeki bir şifredeki
bozukluk var mı diye bakılıyor. Örneğin Akdeniz anemisinin bu analizle yüzde 100 tanısı mümkün.
Burada kısırlık olmasa bile tüp bebek yapmanın önemli bir faydası var. Çünkü tüp bebek yöntemiyle
döllenmiş embriyolardan birer hücre alınıp analiz edilebiliyor ve bunlar arasından genetik bozukluk
olanları elimine etmek, sağlıklı olanları seçip anneye vermek mümkün oluyor. Böylece gebeliğin en
başından ciddi hastalıklardan arınmış bir bebek anne karnında büyümeye başlıyor. Halihazırdaki doğal
gebelikte çocuğun genetik bozukluklarını teşhis etmekten çok daha etik bir yöntem. Aynı şey
hamilelikte de mümkün oluyor ama bu testleri yapmak için gebeliğin en az üçüncü ya da dördüncü
ayında olması gerekiyor.
Embriyonun analizinde obeziteye yatkınlık görülüyorsa anne-babaya
söylenmemeli mi? Tansiyon, diyabet, obezite gibi hastalıklar ikinci grupta yer alan hastalıklar;
yani yaşanabilir, tedavi edilebilir hastalıklar. İkinci grup hastalıklara yatkınlık analizi doğmamış
bebeklere yapılmıyor.
- Bunların analizi hiç mi yapılmıyor yoksa çıkıyor ama
aileye mi söylenmiyor?
Hiç yapılmıyor. Günümüzde zaten tek bir hastalık tanısı
koyabiliyorsunuz, onun dışında bir çok hastalığa bakmak çok mümkün değil. Ama zaten yatkınlıklara
bakmak da mantıklı değil. Çünkü yatkınlık genelde birçok genin etkili olduğu ve çevreden de
etkilenen şeylerdir. Tansiyon, şişmanlık, diyabet, kemik erimesi, kanserin bir çok türü, stres ve
bazı hastalıklar bu gruba girer. Yatkınlık bulunduran kötü genleriniz olabilir ama çevre faktörü
bunlar üzerinde yüzde 100 etkilidir. Kötü koşullar ile mevcut kötü genler biraya gelirse bu durum
ortaya çıkabilir. Yatkınlık olsa da, bu kötü genlerle iyi bir yaşantı bu hastalığa yakalanma
riskinizi yüzde 50, yüzde 80 arınanda bertaraf eder. Öte yandan iyi genlere sahip olup da çok kötü,
sağlıksız bir yaşantı sürerseniz de bu hastalıklara
yakalanabilirsiniz.
HAMURUN YOĞURULMASI ÇOK ÖNEMLİ!
- Genetik kodlarımıza
göre kaderimiz anne karnına düştüğümüzde mi belirleniyor?
Tek gen hastalıkları için bu
maalesef öyle. Yani bir gende bir bozukluk var ve bunun karşılığı bir hastalık. Down sendromu,
mongolizm mesela. Bunu değiştirmek mümkün olmuyor, hayatta daha sonra. Bazen meme kanseri gibi
ailesel kanserler de doğuştan geliyor ve hayatta bununla karşılaşma ihtimaliniz yüzde 80 oluyor. Ama
bunların dışındaki yatkınlık genlerinin hayatınızda kendini göstermesi tamamen sizin nasıl
yaşadığınızla, yarattığınız çevreyle bağlantılı. Yani hamurun yoğurulması çok önemli. O yüzden
doğuştan mükemmel olmak söz konusu değil ancak genetik özelliklerinize göre yaşayarak bedensel
olarak son derece sağlıklı bir hayat sürmek mümkün.
- Sipariş bebek
yapmak mümkün mü? Çocuğum mavi gözlü olsun diye seçme şansımız var mı?
Tek hücreli
genlerle geçen özellikler için teorik olarak böyle bir seçim yapmak mümkün. Göz rengi, saç rengi
gibi konularda 100'de yüz olmasa da bu özellik kontrol edilebilir. Ama kişilik, zeka ve bir çok
fiziksel özelliğimiz çok genlidir ve bunu tek hücre analizi ile seçmek mümkün değildir. Örneğin boy
kontrol edilemiyor, yüzde 60- 70 genetik ama geri kalanında beslenme, bakım, çevresel etkiler önem
taşıyor. Kendisine yardımcı olabilecek teknolojileri anlatıyorsunuz. Ondan sonra durumuna göre
kararını kendisi veriyor.
Bize kendimiz hakkında neler söylüyor genetik
analizimiz?
Amaç ise uzun ve kaliteli bir yaşam sağlamak. Her insanın karşılaşabileceği
durumlarda alınması gereken genetik hizmetler var; melesa gebelikte bebeğe yapılacak genetik
analizler ya da gebe kalınamıyorsa buna yönelik anne-babanın alabileceği labaratuvar testleri var.
Çocuk doğduktan sonra yapılacak genetik taramalar var. ileri yaşlarda kanser gibi kökeni ve
gelişmesinde genetik mekanizmaların olduğu hastalıklar için yapılması gerken genetik testler var.
Alacağımız ilacı etkileyecek bir takım genetik özelliklerimizi ortaya çıkaracak birtakım genetik
testler var. Bunların yapıldığı labaratuvarlar Türkiye için henüz yeterli değil. İkinci durumda ise
bizim günlük hayatımıza çok girmemiş, yeni modern tıpta izlemeye yönelik birtakım yeni gelişmeler de
var. Mesela genetik check-up'lar. Ama çok bilinçli ellerde yapılmıyorlar. Medyaya yansıyanların
kimisinin doğruluğu tartışılabilir mesela. Genetik analize göre diyet verip zayıflatmak gibi konular
çok doğru yaklaşımlar değil. Çünkü bu analizlerin ve değerlendirmelerin hekim kontrolünde yapılması
çok önemli. Mesela hasta olmayan ama daha kaliteli bir sağlık yapısına sahip olmak için gelmiş bir
insan var karşınızda. Onun doğuştan gelen özelliklerine bakıp buna göre bir program çizilmesi ve
bunun bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Kansere mi, kalp hastalığına mı yatkındır,
ailesinde neye yatkınlık vardır, psikolojik açıdan ne gibi bir beklentisi var... Genetik danışmanlık
kapsamında o testin hastaya ne gibi bilgiler verileceği ve bu sonuçları nasıl kullanması gerektiğini
hastayla konuşmak zorundasınız. Çünkü bu sadece bir diyet analizi değil çok ciddi bir analiz. Bunun
sonucunu hastayı psikolojik bunalıma sokmadan söylemek gerek. Oysa işi falcılığa çevirenler var.
- Yani birden bire “Beş yıl sonra sende kanser çıkacak” gibi bir
şey söylenebiliyor yani bu testler sonucunda insanlara öyle mi?
Doğuştan taşıdığımız
özelliklerin tıbbi olarak yorumlanması bu. Ve sonrasında da kişilerin alacağı tıbbi hizmetlerin
kişiselleştirilmesi. Neden bunu yapıyoruz, sonuca göre doğru ellerde bir takibe yönlendirmek için.
Sizin kalp hastalığına bir yatkınlığınız varsa bir kardioloğa yönlendirmek gerekir. Herkes 45-50
yaşında kardiyo check-up'lara başlarken size 30 yaşında başlamanızı tavsiye ediyoruz bu durumda. Ya
da incecik bir insanken ileride obezite, diyabet gibi problemlere de yatkınsanız, bunlara 20'li
yaşlardan itibaren önlem almanızı söylüyoruz, hatta çocuğunuz da yatkınsa çocuğunuza yönelik
önlemler alınmasını da istiyoruz. Her çocuk çikolata yer ama bazılarının daha az yemesi gerekebilir.
Sigara zararlıdır ama bazılarının hiç içmemesi gerekir. Kemik erimesi 20'li yaşlardan başlıyor
mesela, böyle bir sonuçta 20'lı yaşlardan itibaren ilaç tedavisine başlanır. Beslenme konusunda da
tamamen o kişiye özel bir beslenme programı gerekir. Tüm bunlar bu testin tıbbi yorumundan sonra
çıkabilecek sonuçlardır.
- Çok pahalı testler mi peki bunlar?
Çok pahalı değil aslında, aşağı yukarı herkes, yani bu konuda bilgisi olanlar yaptırabilir.
Belli bir ücretleri var tabii ama size yönelik ücret aşağı yukarı normal bir kan tahlili ya da bir
MR filmi çekilmesinden daha ucuz. Önemli olan testi yaptırmak da değil, asıl sonraki tedaviyi alıp
yönlendirmek çok önemli. Henüz topluma yayılmamış bir hizmet bu ama çok hızlı ilerliyor. Dahası
sosyal devlet hizmeti kapsamına alınmaya da çok uygun. Çünkü devlete de çok ciddi yardımı olacak,
sağlık maliyetini indiren bir politika bu. Örneğin devlet kalp ameliyatı için binlerce kişiye para
ödeyeceği yerde, bu testlerle kalp hastalığına yatkın kişilerin önlem alıp kalp hastası olmadan önce
bunu durdurmasını sağlayacak. Genetik analizlerin sosyal devlet hizmeti olarak değerlendirilmesi
konusunda ilk resmi girişim ise şimdilerde İngiltere'den geldi. Çalışmalar başladı.
YAŞLANMADAN 100 YIL YAŞAMAK!
- Genetik alanındaki gelişmeler insan ömrünün
de uzayacağına işaret ediyor. Böylece 100 yıl hem de hiç yaşlanmadan yaşamak mümkün olacak mi
gerçekten?
Sağlıklı ve uzun yaşam tabii ki çok önemli. Aslında insanın kısa bir ömrü var
ve bunun yarısı hastalıklarla geçiyor; kimi zaman baştan hastalıklarla doğuluyor. Şimdi bunları
önlemek mümkün. Çünkü en baştan, daha doğmadan genetik analizler yapılınca öldürücü hastalıklar
belirleniyor ve bu hasta genlerin bulunmadığı embriyolar seçilerek ilk önlem alınıyor. Sonradan
çıkacak hastalıklar ise doğumdan sonra yapılacak genetik testlerde ortaya çıkacak yatkınlıklar
öngörülebiliyor. Sonuç olarak yaşa bağlı, genlere bağlı ve doğuştan yatkınlıklara bağlı hastalıkları
önceden belirlersek ortaya çıkmadan önce engelleyebiliriz de. Onları önleme, geciktirme, hatta
tedavi etme imkanımız var. Mesela kanserde erken teşhis tedavi açısından çok önemli. Böylece kanser
artık direkt öldüren bir şey değil bir hastalık olmaya başladı. Yaşam süreleri uzadı, kanser
hastaları daha kaliteli yaşamaya başladı. Ne kadar erken teşhis edilirse şans o kadar artıyor.
Kanser, tansiyon, kalp hastalığı gibi birçok hastalık riskini önceden belirlemek şimdi mümkün
olduğundan, risk taşıyan kişilerin bu hastalıklar daha hiç ortaya engellenmesi için program
yapılıyor. Bu programda beslenmeden yaşam felsefesine ve ilaç tedavilerine kadar her şey var.
Örneğin meme kanserinin oluşumunu geciktiren ya da önleyen ilaçlar mevcut. Çok erken dönemde
meshane, prostat kanserini tanımlayabilen testler de var. Elbette herkesin bu test ve taramaları
yaptırması mümkün değil. Ancak genetik analiz ile risk sahibi olup olmadığınızı öğrenebilirsiniz. Ve
risk altındaysanız, bu taramaları düzenli olarak yaptırarak böyle bir hastalığın işaretleri
görüldüğünde öneminizi alır, hastalığın ortaya çıkmasını engelleyebilirsiniz. Bunun sonucunda
insanoğlu otomatik olarak daha uzun ömürlü ve daha kaliteli yaşam yaşıyor. Böylece 100 yaşına kadar
sağlıklı yaşayabilmek pekala mümkün. Genetik bilimcilerin hedefi şu an doğan çocukların en baştan
itibaren genetik analizler sayesinde en sağlıklı şekilde yaşayabilmesi. Bugün doğan çocukların
böylece 140 yaşına kadar yaşayacağı öngörülüyor. Biz de bir ucundan yakalamış oluyoruz uzun yaşama
mucizesini. Bizim ömrümüz için de bu genetik gelişmelerin belirleyici olacağına
inanıyorum.
- Peki önleyici tedavilerin yanında yenileme, yaşlanmayı önleme
konusunda genetik bilminin yapabileceği neler var?
Bozulmuş, kullanılmayan organ ya da
dokuları kök hücre teknolojisiyle çözmeye çalışıyoruz. Yaşlanma konusu ise magazine kurban olmuş bir
konu ama aslında çok ciddi ve uzmanlık gerektiren bir konu. Anti-aging doğru bir kavramdır, dünyada
çok büyük bilimsel ölçeğe uyarlanmış bir tedavi şeklidir, çünkü insanoğlunu temelde ilgilendiren bir
şeye, hiç yaşlanmayıp uzun süre yaşamaya odaklanan bir hizmettir. Ama anti-aging gelişi güzel
yapılırsa çok tehlikeli olabilir. Çünkü zararlı kabul ettiğimiz doğal ürünleri, hormonları hiç
ölçüsüz ve bilinçsiz uygulayanlar da var anti-aging için. Oysa bunu yapmanın da bilimsel yolları
var. Öncelikle kişisel bir tedavidir anti-aging. Herkese aynı şeyi uygulayamazsınız ve o kişinin DNA
analizleri temel alınarak kişisel değerlendirmesi olmalı elinizde. Böylece eksikliklerine,
eğilimlerine bakabilirsiniz. Doğuştan getirdiğiniz formülünüz, sağlık yapınız ne ise ona göre doğru
tedaviler yapılması şart. Anti-aging tedavisinde kullanılan tüm ürünlerin kişisel olması lazım.
Çünkü hepsi herkese yarar sağlamaz hatta bazı tedaviler bazı kişiler için zararlı olabilir. Mesela C
vitamini çok yararlı bir tedavi ama bazı insanlarda zararlı, her gün aldığımız beş- altı tane
vitamin, eğer vücudumuzda bu vitaminler eksik değilse tamamen yararsız, hatta bazen fazlası zararlı.
Antioksidanlar ve hormonlar da bazı insanlara zararlı olabiliyor dozlarına göre. Beslenme şekilleri
de zararlı olabiliyor. O yüzden anti-aging'in temelinde de kişisel genetik özellikler yatar. O
testler mutlaka yapılmalı, tedavi bireysel olarak verilmeli ve bunlar bir uzman tarafı-dan
uygulanmalı. Tüm bu gelişmeler ışığında gelecek neslin çok ciddi biçimde ömrünün uzayacağı ve yaş
dönemeçlerinin çok farklı olacağı, yaşlanmanın ise çok geç geleceği şimdiden net olarak
görülüyor.
KÖK HÜCRE İLE VÜCUDA YEDEK PARÇA
- Kök hüce nedir, bize nasıl
bir faydası var?
“Genetik hastalıkların tedavisi yok mu?” sorusunun cevabı
kök hücrede. Çünkü bizim korkumuz vücudumuzun yaşlanmayla birlikte eskimesi ve hastalıkların ortaya
çıkması. İşte kök hücre burada devreye giriyor, çünkü biz kök hücreyle yeni organlar yapabiliyoruz,
yeni dokular geliştirebiliyoruz. Ya da ilaç taşıyan taşıyıcılar yapabiliyoruz ki, bu da çok önemli.
Örneğin kanser tedavisinde istiyoruz ki, vücuda zarar vermesin ama zararlı hücreleri yok etsin,
yüzde 100 etkili olsun ve vücuttan reddedilmesin. Böyle birşey kök hücre teknolojisiyle mümkün. O
yüzden zaman zaman eleştirilse de kordon kanının saklanması çok önemli bir faktör, çünkü içeriği çok
zengin ve o kişiye yönelik bir kök hücre kaynağı. Kordon kanının sadece kan kanseri olunca
kullanılacağı sanılıyor, oysa kaynak olarak o kadar çok kullanım alanı olacak ki, bunu saklayarak
çocuğunuza büyük bir hediye vermiş olacaksınız. Gönül istiyor ki bu devlet eliyle yapılsın, ticarete
dönük olmasın, ama ne olursa olsun kontrollü bir şekilde saklanması lazım. Yurtdışına gönderen çok
ama Türkiye'de de bunların saklanabileceği bazı merkezler var.
- İnsan
organlarının koyunların bedeninde geliştirildiğini yeni okuduk...
Bu da tedaviye
yönelik. İnsana birebir uyum sağlayabilecek organ, doku sağlanabiliyor böylece. Organ nakli çok kötü
bir konu. Çünkü organ bulmak için birinin ölmesini beklemek gerekiyor. Onun için bunun yerine organ
üretimi yapabilir miyiz, sorusu soruluyor. Bazı hormonlarımız eksikse, insana yönelik doku yapsak
onlardan üretilen bu hormonları ilaç olarak kullanabilir miyiz, konusu konuşuluyor. Koyunlarda
geliştirilen insan organları bu anlamda önem taşıyor. O hayvanlar yine hayvansal özellik taşıyor
sadece dokuları, birtakım organları insan dokusuyla eş.
Bazı bilim adamları gelecekte insan yedek parçaları olarak kullanılmak üzere bedenlerinde insan organların geliştirildiği hayvan çiftlikleri olacağını söylüyor... Dokuyu alıyorsunuz, organı alıyorsunuz ve bir yere dikiyorsunuz. Ancak bu konu hayvanlarda kalır mı bilmiyorum, çünkü labaratuvar ortamlarında yedek organlar geliştirilip böyle bir üretime geçilmesi de mümkün görünüyor ve bu planlanıyor. Genetiğin bir de sanayi kısmı var. Orada çok farklı boyutta işler yapılıyor. Bioengineering'de hayvanlardan doku üretmek gibi biyolojik kaynaklardan ya da labaratuvar ortamında üretmek gibi alanlarda çalışmaları yapılıp bu sanayi haline getiriliyor. Bu, şüphesiz gelecek yüzyılın an büyük sanayilerinden biri olacak. Ne zaman mümkün olacak derseniz, bunu görebilmemiz için 50 yıl beklemek gerekmeyecek. Gerçek olması yolunda ilk adımlar atıldı bile.
|