Günümüzün “ergen
dünyası”nı, bu dünyada geçerli olan “ergen kültürü”nü anlamaya çalışıyoruz. Çünkü,
bu yeni oluşumu anlayamazsak "günümüz ergenleri" ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da
artacaktır.
Yeni ergen kültürünün özellikleri içerisindeki "hedef seçememe", "geleceği
planlayamama", "sorumluluk almak istememe", "kendini hiçbir şeye zorunlu saymadan çevresini her şeye
zorunlu sayma", "çaba harcamadan elde etmek isteme" gibi özellikleri nasıl açıklayacağız?
En
önemli etkenler arasında "sahip olma, elde etme ve kullanma" ile bunları yapabilmek için "çalışmak
ve kazanmak gereği" arasındaki bağı kopartan "tüketim toplumu ideolojisi"dir. Bu ideoloji, henüz
çalışmayan ve kazanmayan gençlere kredi kartı vermekte, cep telefonları olmasının normal olduğunu
söylemekte, otomobil kullanarak özgürleşmeyi önermektedir.
Gençler de bütün bunlar için
yıllarca beklemek yerine, bütün bunları sağlamanın anne babanın görevi olduğunu düşünmekte, bunların
"kendi hakları" olduğunu öne sürmektedirler. Bizim yaşam kültürümüzün iki özelliği de "tüketim
toplumunun ideolojisi" ile buluşmaktadır. "Çocukların aşırı korunmasının ailenin görevi" olduğuna
inanan yaygın tutum ile "çocuklarla gurur duyma isteği". Bu iki özellik de, çocukların "yaşam
standartları" na ailelerin-kimi zaman ekonomilerinin üstüne de çıksa- destek vermelerini sağlayan
bir tutum yaratmaktadır.
ÇOCUKLARIMIZ İÇİN YAŞIYORUZ
Anne
babaların şu sözlerini çok sık duyuyoruz: "Biz (ya da ben) çocuklarımız için yaşıyoruz. Ne
yapıyorsak onlar için yapıyoruz. Biz çok sıkıntı çektik, onların bu sıkıntıları çekmesini
istemiyoruz. İleride hayatın birçok haliyle karşılaşacaklar, bari şimdi mutlu olsunlar. Mutlu bir
çocukluk dönemleri olsun. Biz gençliğimizi yaşamadık, bari onlar doya doya yaşasınlar. Bizim
yapamadıklarımızı onların yapması bizi memnun ediyor."
"Her şeyleri var, neden
çalışmadıklarını anlayamıyorum. Hiç sıkıntıya gelmiyorlar, istedikleri hemen olsun istiyorlar. Her
istediklerini yapıyoruz ama o bizim ne istediğimize aldırmıyor bile. Çok iyi çocuktur ama
arkadaşlarına uyuyor. Aklına hiç kötülük getirmez, ne söylense inanır. Böyle giderse nasıl yapacak
bilmiyorum."
Bu sözlerin hepsi de birbiriyle bağlantılıdır. Bu sözlerin oluşturduğu merdiven,
basamak basamak çıkılmaktadır. Sonuçta erişilen yer de hiç kimsenin düşünmediği, hiç kimsenin
istemediği bir yer olmaktadır.
NEDEN?
"Çocuklarımızı hayatımızın
ortağı değil, refahımızın ortağı yapıyoruz da ondan."
Neden hayatlarınızı çocuklarınıza
adıyorsunuz?
Neden çocuklarınız için yaşıyorsunuz?
Neden çocuklarınıza istemedikleri şeyleri
vermek için bunca çaba harcıyorsunuz?
Neden çocuklarınıza hak etmedikleri şeyleri elde etmeleri
için yükümlülük
duyuyorsunuz?
Neden çocuklarınıza sorumluluk vermiyorsunuz? Şimdi almıyorlar,
çünkü
sorumluluk vermekte çok geç kaldınız.
Neden çocuklarımızı yaptıkları yanlışların
sonuçlarıyla karşılaştırmıyorsunuz?
Bu durumda çocuklar ve gençler "ailelerin onları her koşulda
koruyacaklarını" biliyor.
Çocuklar ve gençler kendileri hiçbir şey yapmasalar da ailelerin onlar
için her şeyi yapacaklarını öğreniyor.
Çocuklar ve gençler geleceklerinin aileleri tarafından
hazırlanacağına güveniyor.
Onun için de kendine güvenmiyor, sorumluluk almıyor, kendisini
hiçbir şey için zorlama gereği duymuyor.
Yapılması gerekenler yapılmaz, yapılmaması gerekenler
yapılırsa sonuçlara neden şaşmalı?
Lütfen biraz düşünür müsünüz?
ERDAL ATABEK
|