4 Ağustos Cumartesi Son Dördün (21:17) (12⁰ Boğa
19’) "büyük planı fark etmek"
"Bilinçte kriz" dediğimiz aşamaya geçiyoruz. Bizi büyütecek
deneyimler... Neye karşı koymak, neyin ötesine geçmek, neyi anlamak, neyi hatırlamak için buradayız?
Bizi silkeleyen şey bizdeki bir şeyi görünür kılar, üstünden kalkan tozun bir kitabı okunur kılması
gibi... Rafa kaldırdığın, uzun zamandır senin onu hatırlamanı bekleyen bir parça, şimdi ona dokunma
ve onu hatırlama zamanı... Bu seni bir şeye hazırlıyor, sahip olduğun çok değerli bir potansiyelin
farkına varma... Onu uyandıracak olanı bul, her şey o zaman anlamını bulur. O zaman engel
olarak gördüklerin, büyümenin ve kendine erişmenin basamakları olur.
7 Ağustos Salı
Güneş- Jüpiter Karesi, Venüs Terazi Burcuna Geçiyor ve Uranüs Geri Hareketi "Kaynaklar, Hayatın
Dansı ve İçsel Devrim"
İnsan birçok potansiyele sahiptir. Kimse neler yapabileceğinin ya da
neleri yapamayacağının, nelerin onu aşacağının çok da farkında değildir. Öğrenme aşamaları şu
şekildedir: bilinçsiz yetersizlik, bilinçli yetersizlik, bilinçli yeterlilik, bilinçsiz yeterlilik.
Son aşama, ustalık aşamasıdır. İlk aşamaysa kişinin konfor alanıdır. "Bilgi suç, bilgi ceza!" sözü
buradan geliyor olsa gerek. Bir kez bir konudaki yetersizliğinizin farkına vardığınızda artık bunun
hiç farkında değilmişsiniz gibi yaşayamazsınız. Ya bu durumu böylece kabul ederek boşluğu dolduracak
başka çözümler bulmanız ya da bu konuda gerekli yeterliliği sağlamanız gerekir. Bir gündem size bunu
fark ettirir. Bu gündemler çok kez hayatın kriz diye isimlendirdiğimiz dönemeçleridir. Ya harekete
geçemeyişinizle, ya kendinizi sağlama alamayışınızla, ya konu hakkında çok da bilgi sahibi
olmayışınızla ya da iç dünyanızdaki çalkantılarla yüzleşirsiniz. Burası ya sizi tutsak eder ya da
sizi burayı aşarken geliştirdiğiniz yeterlilikle parlamaya götürür. Bir hamle yapıp duruşunuzu
bularak belli bir perspektif sağlarsınız. Daha farklı hissetmeye başlarsınız. Bu hisler yeni bir
sürecin başlangıcıdır. Çamura yatmayı da seçebilirsiniz. O zaman benzer döngüler birbirini takip
eder. Kaynaklarınızı kullanmak ya da varlığının farkında bile olmadan hatta bunu reddederek
yaşamak... Hayatın dansı, hayatın içindeki herkes, her şeyledir. Birliktelikler bize kendi
karanlığımıza, kendi bilinmeyenimize bakma şansı verir. Farklı düşünceler, bakış açıları ufkumuzu
genişletir. Kendi merkezimizi koruyarak seçici geçirgen olduğumuz bu renklilik bizim paletimizi
zenginleştirir. Bu daha canlı bir yaşam demektir. İçsel devrim, insanın kendi kalıplarının dışına
çıkabilişidir. Bunu başarmadan hayatımızda bir şeylerin değişmesini beklemek çok da gerçekçi
değildir.
8 Ağustos Çarşamba Venüs- Mars Üçgeni "özgürlüğün elli tonu"
Aşk neydi?
Tutku neydi? İnsana ne kendini özgür hissettirirdi? Özgürlük neydi? Ne için bir araya gelirdi iki
insan? Onları birbirine yakınlaştıran neydi? Birbirinden uzaklaştıran neydi? Nasıl severdik? Bu
sevgide kanatlarını açabilmesi için ne kadar alana ihtiyacı olurdu bir insanın? Buna özel alan mı
deniliyordu? Ne kadarında birlikte, ne kadarında herkes kendi halinde... "Özgürlüğün elli tonu"
filmini hatırlıyor musunuz? "Grinin elli tonu" filmiyle başlıyordu seri, "karanlığın elli tonu" ile
devam ediyordu. Kahramanımız ilk filmde tutsaktı. İkinci filmde bunun artık farkındaydı ve
tutsaklığı devam ettiren kabukları kırıyordu. Bu karanlığı kabul ediyor, kalbini sevgiye açıyordu.
Burada bir şeyler kötü, bir lanet olmaktan çıkıp bir hal oluyordu, bir fantezi, çocukça bir şey...
Siz de seri katillerin içinde bile aslında sadece canı çok yanmış bir çocuk olduğunu düşünür
müsünüz? Acımasızlığın yerini şimdi sevginin şefkatli suları alıyordu. Birine kendini olduğun
halinle açmayı deneyimliyorlardı. Üçüncü filmdeyse artık her ikisi de kendi kararlarını alabilen,
birlikteliği derinleştirmiş, burada yeni korkularla burun buruna iki yetişkin olarak kendilerine ve
birbirlerine karşı kazandıkları güvenle yolculuklarını devam ettiriyorlardı. Korku, son değildir.
Yükseldiği an, yeni bir döngünün başlangıcına çağrıdır. Korktuğunuz şeyden kaçmayın, sadece ona
ilerleyin ve kalbinizin aslında ne için çarptığını, sizi hayatta tutanın ne olduğunu hatırlayın.
9 Ağustos Perşembe Güneş- Merkür Kavuşumu "kendini anlamak, hayatı anlamak"
Neyi
kendim olarak tanımlarım? Kendimden bahsederken nelerle doldururum bunun içini? Neler beni
gururlandırır? Neleri saklama ya da maskeleme ihtiyaç duyarım? Nerelerde sabırsızken nerelerde hep
bir erteleme içindeyimdir? Kendime bakmak, hayata bakmak; hayata bakmak, kendime bakmak gibi midir?
Ben de, hayat da mükemmel değiliz ve olma şansımız da yok mudur? Benim de, hayatın da varlığını
devam ettirmesi mi gerekir? Bunun için ne yapılabilir? Hangi potansiyellere sahibiz? Görmezden
geldiğimiz nedir? Nasıl bir üstünlük kurmak için neleri es geçeriz? Kaç defa pirince giderken eldeki
bulgurdan oluruz? Hem de bulgur besin değerince daha zenginken... Nerede durduğumuzu, bunun ne
anlama geldiğini, kim olduğumuzu, kim olarak, kim olmak için yaşadığımızı, bunun bize ne kadar
mutluluk verip ne kadar mutluluğumuzdan çaldığını, tüm bunlara değip değmediğini
sorguluyoruz.
10 Ağustos Cuma Venüs- Satürn Karesi "seçenekler ve
gereklilikler"Seçim yapmak ne zaman anlam taşır? Seçim şansı, seçeneklerin varlığıyla
mümkün olur. Biz bu seçeneklerin ne kadar farkındayız? Ne bizim için değerli? Önceliklerimiz neler?
Bir seçim yapmış olmanın beraberinde getirdiği sorumluluğun ne kadar farkındayız? Sadakat bizim için
nedir? Nerede, kim ile nasıl bir mesafede durmak onunla kurduğumuz ilişkiyi daha akışkan bir boyuta
taşır? Sevmek, her şeye evet demek midir yoksa nerede, neye hayır diyeceğini bilmek midir?
11 Ağustos Cumartesi Parçalı Güneş tutulması (12:57) (18⁰ Aslan 41’) "kaderin
kapıları"
Kader, bir potansiyeldir. Soyut bir şeydir kader, onu somutlaştıracak olan çabadır.
"Biz kaderlerini onların çabalarına bağlı kıldık." Toplum, insanı zincirler. Bu zincirler, doğrular
ve yanlışlardır. Bunların bir kısmı hayatı kolaylaştırıyorsa da bir kısmı her şeyi zorlaştırıyordur.
Nasıl ki insan değişime direnen bir parçaya sahiptir; çünkü bu konfor alanından çıkmak anlamına
gelir, toplum da değişime direnen bir parçaya sahiptir. Var olanı korumak ister. Tıpkı bireyler
gibi, toplumların da karmaları vardır. Onlar da bir çemberin dışına çıkma arzusundadır. Bu sayede
fikri hür, vicdanı hür bir toplum oluşacaktır. Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak budur.
Böylelikle "yurtta sulh" olur, karma kapanır ve o toplum tek bir beden olarak yarına uzanır. Bu da
bizi "cihanda sulh"a taşır. Her birimiz küçük bir dünyayız. Ailemiz, daha geniş bir dünya, içinde
yaşadığımız toplum daha da geniş ve bu toplumları bir araya getiren dünya... Daha kim bilir nice
kapsayıcı boyutlar var, uzay boşluğunda... Biz bu boşlukta yol alıyoruz. Her neyse kendimize
kattığımız, onu hayata katıyoruz. Benimle yaşıyor her şey, ben her şeyle yaşıyorum. Kader, bize
sorulan soru ve bu sorunun, sorunun sorulduğu insan sayısı kadar cevabı olabilir. Benim çocukluğumda
üzerinde "serüvenini kendin yarat" yazan kitaplar vardı, bilmem hatırlar mısınız? Hala var mı
bilmiyorum. Kitaba başlıyordun ve bir yerde eğer böyle diyorsan bu sayfaya böyle diyorsan şu sayfaya
geç diyordu. Aynı kitap içinde bir sürü başka hikaye okuyabiliyor, daha farklı ilerleyen bir sürecin
kahramanı olabiliyordun. Bir seçim yapıyordun, bu seçimin seni nereye götürebileceğini çok da
bilmeden... İçin durmuyordu, sonra bir daha başlıyordun kitaba, bu kez diğer seçenekten
ilerliyordun, iki yeni seçenek çıkıyordu sonrasında önüne ve sonrasında, iki yeni seçenek daha...
Bazen daha önce okuduğun bir sayfada buluyordun kendini, bu kez denemediğin bir seçenekten ilerlemek
istiyordun. Derken bir bakıyordun son yazıyordu, farklı bir son; bununla birlikte yine bir son...
Hayat da böyle bir şey olsa gerek... Herkes seçimler yapıyor, birbirimize dışarıdan bakıyoruz ve
onun yerinde olup olmamız bazen birkaç saniyeye bağlı oluyor. İnsan sevmeyi ve kabul etmeyi tam da
burada öğreniyor. Doğru ya da yanlış olmaktan öte, sadece bir şeysin ve bu seni tam da çizdiğin
yolca bir yere taşıyor. Geri dönebilirsin, daha farklı bir yöne dümen kırabilir, her şeyi geride
bırakabilirsin. İşin büyüsü, ne olduğumuz, ne olmadığımız olsa gerek. İşin gerçeğiyse, nasıl
olduğumuz, nasıl olamadığımız... İşte bize anlatılmak istenen bu!
13 Ağustos Pazartesi
Mars Oğlak Burcuna Geçiyor "su akar yolunu bulur"
Hayat, akan su gibidir. Hayatı zamanla
sınırlandırabilirsiniz. Zamanı saatlerle, günlerle, haftalarla, aylarla, yıllarla... Ne zaman,
bundan ibarettir ne de hayat... Bir güne, ayları sığdırabilir bazen insan, ne çok şey anlatabilir
bir gün boyunca gördükleriyle, yaşadıklarıyla, hissettikleriyle ilgili... Ve bu deneyim, ne çok şeye
daha farklı bakmak anlamına gelir. Bir gün, bazen hayatın tüm akışını değiştirir. "O gün ki gördüm
seni, yaktın ah yaktın beni" Bizim su gibi akıp giden zamanın besleyip büyüteceği bir şeyler ekmemiz
gerekir. Ekilen şey köklenir, gelişir ve meyve verir. Tüm bu aşamaları izlerken, dolu doludur
geçirilen zaman, akıp gidiyordur, tatlı bir telaş... Değilse geçmek bilmez, sırtımıza binmiştir
sanki dünya... Hayat bizden akışkanlık, sorumluluk, eylem ve sadakat bekler. Sadakat, ne güzel bir
kelimedir. Kökü sıdk, sıddık, doğruluk, dürüstlük olan... Çok sevdiğim bir deyimdir, tam da buna
karşılık gelen açık yüreklilik... İşte bunu anladığımızda, akıp gidiyor bir şeyler... Biz içinde bir
duruş sahibi oluyoruz. Su bizi sürüklemiyor da biz onunla akıyoruz; duru, coşkulu... Besleniyoruz bu
yolculukta, görebiliyoruz az çok ne var önümüzde, ne yok, ne ne kadar önemli, nerede durmalı, neyi
nasıl aşmalı, burada neyi fark etmeli... Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.
18 Ağustos Cumartesi Merkür- Venüs Sekstili "iletişim zarafet
gerektirir"
İletişim, kendine ve karşında olan kişiye bir an için bile olsa dışarıdan
baktığında, daha mı akışkanlık kazanır, daha mı samimi olur, daha mı güçlenir dersin? Çok masum bir
arzu sizi bir araya getirmiştir, kendini ifade etmek... İnsan sosyal bir varlıktır, malum! İletmek,
iletişim, karşılıklı iletim, kablonun elektriği iletmesi gibi mi dersiniz? Beynin ürettiği
elektriğin, kedi girmeyen bir trafodan geçerek kablo aracılığıyla karşı tarafa iletilmesi! Bu trafo
olmazsa karşı taraf infilak! Burada trafo anlayış ve uygun bir dile karşılık geliyor. Nedir
ilettiğimiz? Bilgi, düşünce, duygu... Ne ile iletiyoruz? Kelimeler, ses tonu, jest ve mimikler... Bu
iletişimi ne kolaylaştırabilir? Uzlaşmacı bir tavır? Ne istediğinden emin olmak; bununla birlikte bu
isteği karşı tarafın sağladığı veriler ışığında bir kez daha masaya yatırmaktan da kaçınmayarak son
durumda zihnimizde belireni uygun bir dille ifade etmek? Orta bir noktada buluşmak ya da buluşamama
haline saygı duymak... Bunun karşımızdakinin hala değerli biri olduğu gerçeğini değiştirmemesi...
"Yaratılanı sev yaratandan ötürü..."
19 Ağustos Pazar Jüpiter- Neptün Üçgeni ve Merkür
Geri Hareketi Bitiyor "anlamak ve anlamamak"
Bazen içinde olduğumuz şey, ölüm gibi bir
şeydir. Onu sevemezsiniz, o çok değerli bir şeyi yitirmenize sebep olmuştur. Bir parçanızsa onunla
ilgili olan her şeyden kurtulmuştur. Bilinçaltı çok karmaşık bir yapı... Onun sırrına inmek, haddimi
aşmak olur. Ben sadece sürecin akışındaki temel vurguya dikkat çekmek istiyorum, kendi küçük
penceremden gözlemlediğim. Ölüm, yani son, bazen tam da gelmesini beklediğimiz şeydir. İçinde
olamadığımızda, kalkıp gitmek isteriz. Bazen bunun için bir bahane ararız ya da sessizce oradan
ayrılırız. Bazen kıra döke olur bu ayrılış, bazen son derece zarif... Bu bir bitiştir. "Ne hasta
bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar, ne de şeytan bir günahı, seni beklediğim kadar..." Beklediğimiz
o şey, eninde sonunda gelir. Bir şey yapmak gerekir bunun için muhakkak; bununla birlikte
yapacağınız şeyler sınırlıdır. Bir yerden sonra, sadece beklemeniz gerekir. Düşünmeniz... Hayatın
gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçmesi... İşte burada bir karar verilir. Kalmak ya da
gitmek... "Bu nasıl ayrılık bu nasıl veda, gözlerin kal diyor dudakların git, bakışın anahtar
gözlerin kilit, ellerin aç diyor dudakların git!" Bazen böyle bir çıkmazın içinde bulursunuz
kendinizi... "Sussam olmuyor, susmasam olmaz." Durmak ve düşünmek, parçaları bir araya getirip resmi
görmek gerekir. Bunu başardığımızda, su da akıp yolunu bulabilecektir.
23 Ağustos
Perşembe Güneş Başak Burcuna Geçiyor "sapla samanı ayırmak"
Bir şeyde ne kadar iyi olduğun
çok da önemli değildir aslında! Çünkü ne kadar iyi olduğun sınırlı bir şeydir ve bir yerden sonra
yetersiz kalacaktır. Bir şeyde kendini ne kadar geliştirmekte olduğun ve buradaki istekliliğin
önemlidir. Bu seni sınırları aşabileceğin bir noktaya getirir. Eninde sonunda... Hiç değilse, kendi
sınırlarını ki daha önemli bir şey var mı, tartışmaya açık bir konu... Hayat bizim önümüze bir sürü
şey getiriyor. Bunlar kimileri tarafından fırsat kimileri tarafından zorluk olarak kabul ediliyor.
Her şey bizim popomuzu kaldırmaya üşenen yanımızı devre dışı bırakmak için! Verimlilik, önceliklerin
bilincinde olmayı gerektirir. Öncelikler, yaşam kalitesini belirler. Her emek, karşılığını alır.
Yeter ki içinde samimiyet, dürüstlük olsun. Yalancının mumu yatsıya kadar... Hiç olmadı, işleyen
demir ışıldar! Bunun adı sağlık, sağlam kafanın, sağlam vücutta olması! Buna bile değer.
25 Ağustos Cumartesi Güneş- Uranüs Üçgeni "özgürlüğün matematiği"
İnsan ya
içindedir çemberin ya dışında! Çemberin dışına çıkmak, çemberin matematiğini çözmeyi gerektirir.
İnsan bir konuda bilgi sahibi olur, beceri geliştirir ve deneyim kazanarak ustalaşır. İnsanı özgür
kılan, geliştirdiği ustalıktır. Eskiler buna altın bilezik demişler. Bu insana kendi ayakları
üzerinde durarak saygınlık kazanmayı sağlar. Böylelikle hayatında seçenekler oluşur. Değilse tüm
vasıfsızlığıyla birilerinin seçimi olmayı bekler. Bu var olamamaktır. Özgürleşmek, sistemin
matematiğini anlayarak kendi yaratıcı potansiyelini ortaya koyabileceğin denklemi kurmaktır.
"Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin."
26 Ağustos Pazar Güneş- Satürn Üçgeni,
Venüs- Pluto Karesi ve Balık Dolunayı (14:56) (3⁰ 12’) "gerçekleştirmek, dönüştürmek ve
büyük resimde kendine bakmak"
Ne yapmam gerekiyor? Bu gerekliliği yaratan nedir? Sorumluluğum
olarak kabul ettiğim nedir? Bu sorumluluğu ne kadar yerine getiriyorum? Bunun ne için yapıyorum?
Sorumluluğum kime karşı? Tüm bunlar kimin için? Bu noktada önceliklerimin ne kadar farkındayım?
Neyin üzerine gitmek istiyorum? Bu bana ne kazandırır? Tüm bunların içinde gerçekten mutlu muyum?
Neyi değiştirmek istiyorum? Nerede neyi fark ediyorum? Büyük resme baktığımda gördüğüm nedir? Ne
beni zorluyor? Nerede adil olamadığımı hissediyorum? Kendime yaptığım haksızlık nedir? Nerede
fazlaca katı ve sertim? Neye kalbimi açmam, bir şeylerin değişmesini sağlayabilir? Neyden
korkuyorum? Neye takılıp kalıyorum? Nerede kendimi sağlama almaya çalışırken ne gibi fırsatları
gözden kaçırıyorum? Büyümeye, deneyimlemeye, yaşayıp görmeye kendimi açamadığım yer neresi? Neyden
vazgeçmenin vakti gelmiş olabilir? Bu vazgeçiş bana nasıl bir alan açar? Ben bu alanı yaşamımı çok
daha zenginleştirecek ne için değerlendirebilirim? Hayatın bana sağladığı bilgi akışının farkına
varmak, rüyalarımın iç sesim, algımın bir uzantısı olduğunu anlamak, geleceği yaratanın bugün
aştıklarım olduğunu hatırlamak, yapabiliyorsam yapmak, değilse anlamak için kendime zaman tanımak,
gerçek potansiyelimin farkına varmak, bu değişimi tutkuyla hayatıma katmak... Kabuklarımızı
kırılmasına, bir yılan gibi derimizin değişmesine izin vermek...
27 Ağustos Pazartesi
Mars Geri Hareketi Bitiyor "ateşin yaktığı yerler"
Hayatta her şeyin azı karar çoğu zarar.
Aşırıya kaçılan her şey insanı diğer uca yaklaştırır. Çok sevmek, çok iyi olmak, çok çalışmak, çok
ense yapmak... Çok seven, kendini nefret ederken bulabilir. "Çok sevmeyeceksin mesela, o daha az
severse kırılırsın ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden..." Sevmek
yeterlidir. Onda kendini sevmek... Bu onun için değil, en çok kendimiz içindir. Çok iyi olma çabası,
çok kötü olmaya sürükleyebilir. Çok çalışan, çok yorulup işin sonunu getiremeyebilir. Çok ense
yapan, sonrasında depar atmak zorunda kalabilir. Tüm bunlar nasıl hareket ettiğimizle ilgilidir.
Hareket, ateş elementine karşılık gelir. Ateş sizi ısıtabilir, beslenmenizi sağlayabilir, sizi
yakabilir. Ateş, hırs, öfke şeklinde de kendini gösterebilir. İşte burası ateşin sizi yaktığı
yerdir. Sizi ısıtıp beslediği yer tutku ve anlayıştır. Şöyle bir bakın hayatınıza, sürecinize hırs
ve öfke mi hakim yoksa tutku ve anlayış mı? Ateş sizi yakıyor mu yoksa siz ateşten faydalanıyor
musunuz? Bu şekilde ilerlemek insanları gerçek potansiyeline ulaştırır. Dans ettiğinizde,
koştuğunuzda, yürüdüğünüzde, yoga yaptığınızda, seviştiğinizde hafiflemiş hissedersiniz, terleyerek
toksin atar bedeniniz ve bu arınma, sağlıktır. Ateş insanı saflaştırır, parlatır. İşleyen demir
ışıldar ve nerede hareket orada bereket der eskiler; bununla birlikte şunu unutmamak gerek,
bedeninizin sınırlarını zorlarsanız, ertesi gün ağrıyla uyanırsınız ve bu hareket kabiliyetinizi
sınırlar. Kendinizi bilerek gerçekleştirdiğiniz eylem, sizin kapasitenizi artırır. Burası strateji
aşamasıdır, eylem ile bilgiyi birleştirerek hareket etmek! Bilgi havadır. Hava, ateşin yanmasını
sağlar. İçgüdü ile entelektin uyumu, işte güç bu!
28 Ağustos Salı Merkür- Jüpiter Karesi
"bilmek ve yapabilmek"
Bilmek bir boyut, o bilgiyi yaşamak ayrı bir boyuttur. Bilgi,
anahtardır ve bir anahtar ancak bir kapı olduğunda değerlidir. Bir kapının önünde kendimizi
bulduğumuzdaysa doğru anahtarı bulma gerekliliği devreye girer. Bilgi, bir şeye daha dikkatli
bakmamızı sağlar. Bu çok kez bize kendimizi bir ikiliğin içinde buldurur. Bu mu, bu mu? O zaman şunu
düşünmeye başlarız: Neyi anlamak, neyi bırakmak, neye devam etmek, neyi başlatmak? Yenilenme başlar.
Bilgi akışı, amaç ve değerleri şekillendirir. Bazen bir yanımız bir şeye yönelirken bir yanımız daha
derindeki bir şey tarafından durdurulur ve onu aşmadan devam etme şansı yoktur. İşte dönüşüm burada
başlar. Derler ya istediğiniz değil hazır olduğunuz gerçekleşir. Niyetlerimiz, hazırlıkları
başlatır. Ne dilediğinizi ve neye hazırlandığınızı fark edin. Evren yorulmak bilmeden çalışır. Tüm
deneyim ve buna imkan veren her şey mutlak hizmettir.
Dosta selam olsun,
Hüseyin
Akdağ
Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle iletişime
geçebilirsiniz:
0212 274 08 47 / 0544 798 52 07
www.heraakademi.com
Doğum haritası analizimiz ile kim olduğunuzu,
dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini, bunların bir araya geldiklerinde
birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri, yakın çevrenizi, ailenizi, iç
dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet edebileceğinizi, partnerinizden aslında
ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları ve bu durumun sizi karşı karşıya
bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve
kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve
ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini bulabilirsiniz.
|