Neye başlamak istiyor olabilirim? Beni var edecek olanı anlamaya mı? Herkes için en iyi olan ile benim için iyi olan arasındaki o ince çizgi… Herkes için iyi olanı yapmak, onlara kendilerini iyi hissettirir.
Yarın, bugünde saklıdır. Bugün nerede olduğumuzu anlamak, yarını da daha anlaşılır kılacaktır. Bugün, geriye dönüp baktıkça anlam kazanır. Geride ne bıraktığımız ya da neyi geride bırakamadığımız, hâlâ taşıdığımız...
Giden fiziksel olarak gidiyor. Ruhsal olarak burada; sesini duyabilirsin, kokusunu alabilirsin. Tanıdık olan ne varsa sende, seninle yaşıyor.
Ciddi kararlar, kullandığın kelimelerin sorumluluğunu almayı gerektirir. Kullandığın her kelime bir şeyi harekete geçiyor ve bu seni dileğine taşıyor. İçinde ne var bunu gör, aksi takdirde hep birinin buna sebep olduğunu sanırsın.
Sevginin ne olup ne olmadığını soruyoruz kendimize... İlişki kurmanın ya da kuramamanın ne olup ne olmadığını... Değerlerimiz ve değersizleştirdiklerimiz... Hakikatimiz ve etrafında döndüklerimiz...
Sizden öte bir siz var içinizde ve o herkeste, her şeyde… İnsanın en büyük keşfi aşktır. Aşk, birleşen parçaların oluşturduğu o büyük resmi görmeye başlamakla alakalıdır.
Köşemize çekildik, kimse bize dokunmasın istedik, çok kırıldık, küstük, oynamıyorduk! Ona kızdık, buna kızdık, en çok kendimize kızdık, sonra anladık, kızmakla, küsmekle işin içinden çıkamayacaktık! Biz de az değildik! Azsak da bir çoğalabiliyorduk ki kasıp kavuruyorduk ortalığı!
İçindeki çocuğu özgür bırak! Biraz saçmalamanın kime ne zararı dokunabilir ki? Belki de değişimi başlatacak olan budur.
Sır, basit olanda saklıdır. Karmaşık yollar, daha da karmaşıklaşan işleri beraberinde getirir. Zorluklar, bir gün çok daha kolaylaşacak olanın, çok daha sağlamlaşacak olanın habercisidir.
Doğru zaman geldiğinde bunu bilirsin. Kendine dürüst olmak ne demek? Ne zaman kendine karşı dürüst olduğundan emin olabilir insan? Ne zaman bundan şüpheye düşer? Dürüstlük nedir? Yanıltan nedir? İşi yokuşa sürdüren nedir?
Herkesin şifası birbirindeyken neden esirgiyoruz bunu birbirimizden? Bunları düşünüyorum. Bu kadar kolayken neden zorlaştırıyoruz? Sevmek istiyoruz ve kaçıyoruz.
Korkularım var mı benim? Tabii ki! Korkmadığımı nasıl söyleyebilirim? Korkular, üzerinde yürüyeceğim kızgın korlar... Bunu yapabilir miyim? Yanar mı ayaklarımın altı? Kayar düşer miyim? Yanar mı bedenim? İçinde kaybolup gider miyim? Yoksa yürür geçer miyim?
vereceğim ki! Kimse görmemişse, kimse bilmiyorsa... Sen görürsün, sen bilirsin. O sen öyle büyüktür ki aslında, içine her şeyi alır. Her şey olarak sende bir sen vardır. Çok da içeri değil, gayet aşikar! Onun gözlerinin içine bak. Ne görüyorsun? Korku mu? Bu korkunun üstesinden nasıl gelebilirsin?
Gözlerim açıkken göremeyeceğim şeyler var kesin! Kapamalıyım gözlerimi... İçimdeki dünya mı daha gerçek yoksa dışımdaki mi? İçimden mi bakarım dışarıya, dışarıdan mı içeriye? İçimden saçılan ışık mıdır aydınlatan ortalığı yoksa dışarıdan içeriye düşen mi?
Potansiyelinin farkında olmak başka bir şeydir, potansiyelini gerçekleştirmek başka bir şey! Yapabileceğinin en iyisini yapmak başka bir şeydir, kapasitesinin üstüne çıkmak başka bir şey! Her türlü aşırılık, bir yerde su koyuvermek demektir. İnsan, sınırlarını bilmeli ve buna saygı duyabilmelidir.
Hep dışarıda bir şeylerin bizi zorladığını düşünürüz. Aslında zorlukların sebebinin hayatın karşımıza çıkardığı engeller olduğunu... Hiç engellerin ya da bizi durduran ya da zorlayan şeylerin aslında dışarıda değil de içeri olduğunu düşündünüz mü?
Dilediğiniz kadar çılgınca fikirler gelebilir aklınıza! Zihin, özgürlüğü en yoğun deneyimleyebileceğiniz yerdir. Orada kimse size gem vuramaz. Beyin fırtınası dediğimiz şey oldukça sağlıklıdır.
Gerçeklerin bizi sınırlandırdığını düşünürüz. Özgürlüğün, gerçeklerden özgürleştiğimizde olduğunu... Gerçekler, nasıl özgürleşebileceğimizi anlatır. Gerçeklerden kaçarak değil, onları anlayarak, onlar üzerine bir temel kurarak ve bu temelin üzerine bir hayat inşa ederek... Gerçekler değil, düşüncelerdir bizi sınırlayan...
5 Temmuz Perşembe Güneş- Jüpiter Üçgeni ve Merkür- Mars Karşıtlığı
Güneş yengeçte, Jüpiter akrepte geri harekette, su üçgeni, bu açı bizi içsel olarak köklü bir değişime çağırıyor. Ev, aile, yuva temalarına mercek tutuluyor. Köklerimiz gündemimizi oluşturuyor. Bu bir yapının temelleri de olabilir, doğduğumuz topraklar da, ailemiz, aile olarak kabul ettiklerimiz de...
Geleceğin ruhunu taşıyan bir kıpırtı var içimizde! Bizden kapıyı açacak anahtarların farkına varmamız isteniyor. Her kafadan bir ses çıkıyor gibi gelebilir. Bizim bu gürültünün dışına çıkıp bu dağınıklık içinde bizi gitmek istediğimiz yere götürecek olanı anlamamız işleri kolaylaştıracaktır. Fikirler içinde yüzüp durmaktan vazgeçip iyi bir gözlemle harekete geçme zamanı!
Küçülen ay fazındayız. Akrep dolunayının etkisi varlığını sürdürüyor. Akrep ‘’ölüm, veda’’ demektir. Köklü değişimleri temsil eder. Bırakmamız gerekenleri bırakma zamanı! Tüm gündemler vadesi dolmuş olanı anlamaya çağırıyor.
Nisan ayına koç burcunda gerçekleşen Güneş (potansiyeller)-Merkür (iletişim) kavuşumu ile başlıyoruz. Kendimizi bu anlamda bir içe bakış içinde bulabiliriz. Düzenleyici Mars (cesaret), Satürn (sorumluluk) ile kavuşuma doğru ilerliyor ve çok geçmeden Merkür’ün, Mars ve Satürn ile karesi (gerilim) gerçekleşiyor.
Başak burcunda gerçekleşen bir dolunayla (2 Mart) başladık aya! Bunu balık burcunda gerçekleşecek bir yeniay (17 Mart) takip edecek ve ayı, terazi burcunda gerçekleşecek bir dolunayla (31 Mart) kapatacağız.
Şubat ayı bizi bir döngünün son basamağına getiriyor. Karanlığın güç kazandığı döngünün... İçselleşen enerji, şimdi dışa doğu yükselmek, kozadan çıkmak üzere derin bir nefes alıyor. Jüpiter akrep döngüsünde, Satürn de oğlağa geçmişken balık döngüsüne ilerliyoruz.
Yıla durağan konuma geçerek ileri hareketi için kemerlerimizi bağladığımız Uranüs gündemi ile başlıyoruz. Uranüs, 12 Mart 2011 tarihinde balık burcundaki yolculuğunu tamamlayarak yine yedi yıl kadar sürecek koç burcundaki yolculuğuna başlamıştı.
Ayın ilk gündemi Venüs’ün krizli akrebin doğasından çıkarak yaya geçmesi oluyor. Derin bir yolculuk yaşadık sevmek ve sevilmeye dair... 7 Kasım Salı günüydü, Venüs zararlı konumda olduğu akrebe geçti, düzenleyicisi Mars da zararlı konumda olduğu terazideydi, neresinden tutsak elimizde kalmaya başladı.
Merkür zararlı konumda olduğu yaya geçmiş bulunuyor. Pek mutlu değil! Gölgeleri daha yoğun çalışıyor. Ne demektir bu? Aklımız biraz "düzenbaz ve yalancı"! Sanmayın ki bütün düzenbaz ve yalancılar başımıza toplanacak! Herkes kendi düzenbazlığının, yani kolaycılığının, anlamaktan kaçtıklarının farkına varacak.
Kendimizi sürgün edilmiş hissediyor olabiliriz. Sanki hiçbir yere ait değilmişiz gibi! Köklenme ihtiyacı doğuyor. Nereye ait olduğumuzu bulmaya çalışıyoruz. Bir şeyler sanki bizi köşeye sıkıştırıyor. Bir şeyler yıkılıyor. "bilinç" boyutunda deneyimliyoruz tüm bunları!
Oğlak dolunayından aslan yeni ayına doğru yürüdüğümüz bir ay içinden geçiyoruz. Alınacak alınıyor, verilecek veriliyor, karma tamamlanıyor ve darmanın önü açılıyor. "yeni bir doğum" ilerlemekte olduğumuz enerji ve "erken doğum" olabilir. Süreci çok iyi yönetmeli!
Venüs en sevdiği burç olan boğaya geçiyor. Jüpiter geri gidiş yolculuğunu
tamamlıyor ve ileri harekete geçiyor. Yay dolunayı güçlü bir silkeleyişle bizi
çok daha derin bir farkındalığa hazırlıyor. Yolculuk başlasın!
Akrep burcunda gerçekleşecek bir dolunaya doğru ilerliyoruz! Sahip olduklarımızı, olmayı arzuladıklarımızı, neleri kaybetmeyi göze alabileceğimizi ve bunun bizi nereye taşıyabileceğini, nereden nereye geldiğimizi sorguluyoruz.
Bu kadar retro varken geriye dönüp bakmadan olmaz. Bugünden vazgeçip dünde de yaşanmaz! Yeniden kaçıp eskiye sığınılmaz... O zaman bir şey yapmak lazım, düne bakmak, alacağımızı almak, hesabı kapatmak, yarına yakışmak, o yarını ortaya çıkarmak... Tam da şimdi! Öyleyse haydi bakalım neler var içinden geçmekte olduğumuz!
"Ben onları kendi ruhumdan üfledim." der. Öyleyse ona ulaşmanın yolu kendimize, bizimle olana ulaşabilmekten geçer. Yaşam onunla bütün olduğumuzu ve içinde olan her şeyin de o olduğunu hatırladığımızda bize sırlarını açar ve bu ay bundan geçiyor olacağız. Her sır, bir keşif ve her keşif biraz da haşır neşir olabilmektir yaşamla...
Jüpiter retrosuyla birlikte dış dünyada aradığımız cevaplar biraz daha içe dönüyor. Hangi inançların bizi nereye getirdiğini anlamaya çalışıyor olacağız, bize neler kattığını ve nerede bizi sınırlayarak daha fazlasını anlama şansından uzaklaştırdığını...
Herkese merhabalar...
2017 itibariyle, anneoluncaanladim.com’un Astroloji sayfalarında gökyüzünün dilini birlikte öğreneceğiz... Sevgiyle olsun... Ve yolculuk, yeniden yeni bir yerden başlasın...