1 Kasım Cuma Venüs Yay Burcuna Geçiyor (22:24) (İlişki boyutundaki deneyimimiz... Dost olmak, yakın olmak... Yol arkadaşı olmak, keşif yolculuğu içinde olmak... Birlikte keşfettiğimiz, birlikteliğimizle keşfettiklerimiz, bir araya gelmemizle, birbirimizde gördüklerimizle fark ettiklerimiz...
Benim karanlığım mısın yoksa ışığım mı? İbret mi aldığım yoksa örnek mi? Seninle büyüyorum. Bu büyüme, bilincimin kapılarının açılışı... Güneşe doğru bir kapı, o benim özüm ve o öz, ben bana yaklaştıkça, her parçada bana biraz daha yaklaşacaktı.)
5 Kasım Salı Mars- Plüton Karesi (12:27) (Halı altına süpürdüklerimiz, öyle bir şey olmadığını kabul etmek isteyerek, olmadık zamanda bize varlıklarını hatırlatmaları, içimizi acıtıp ya da acıyanı hatırlatıp gözümüzden süzülen bir damla yaş olarak...
"Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor." diyen Sezen Aksu’yu hatırlayalım. Zehri boşaltma zamanı, hayal kırıklıklarıyla yüzleşme, acıyan parçalarımızı kabul etme; öfke, kin, hırs, kıskançlık gibi ağır yükleri, kalbimizde taşıdığımız, bırakma ve tüy gibi hafifleyerek yeni bir döngüye kanat açıp güçlü bir nefesle yolculuğumuza devam edebilme...)
8 Kasım Cuma Güneş- Satürn Sekstili (19:06) ve Güneş- Neptün Üçgeni (19:56) (Işık derinlerden yükselir. Gökyüzünde aradığımız aslında yeryüzündedir. "Topraktandır cümle beden, nefsini öldür gitmeden..." (Âşık Veysel)
Toprağın iki boyutu vardır, birincisi bizi maddeye saplayan, ikincisi ruha yükseltecek olanı içinde barındıran... Doğaya dön yüzünü, yaşamı seyret, yaşatanı...
Ata, yarına açılan kapıdır, bir fenerdir o, ona bak. Yaptığını yapmaktan ibaret değildir bu ışığın bize ne söylemeye çalıştığını anlamak, bazen aynı hatayı devam ettirmiyor olmaktır.
Bedenimde, atalarımın iyi davranmadığı hücreler var, yok etmeye çalıştığı, onlar dolayısıyla kendilerini ve çevrelerindekileri cezalandırdığı... Ben tamamımı sevmek, bunun nasıl olduğunu öğrenip yaşama bu bilgiyi dökebilmek için gönderildim.
Sizin hastalık kabul ettiğiniz benim ışığım ve ben onunla yarınlara kanat açarken tüm geçmişin ağır yükünü de hafifletip yarına tüy gibi ulaşacağım; çünkü yol, cennet, hayal, rüya, düş, umut, ışık, ortak aklın yeryüzünü yükseltecek olan adımı budur.)
9 Kasım Cumartesi Satürn- Neptün Sekstili (04:45) (Acı gerçekler, acı çekmemiz değil, onları kabul edip yola devam ederken bildiğimizden çok daha fazlası olduğunu görebilmemiz içindir. Acının sonu yok, yaşamın da, yorgunluk dediğimiz de bugün var, yarın yok. Üretmek gerek, toprağın ışık olmasını sağlayacak budur.
Toprağa ne ekersen hayat oluyor. Ölümü ek toprağa, o da üzerinde biten otta hayat oluyor. Giden fiziksel olarak gidiyor. Ruhsal olarak burada; sesini duyabilirsin, kokusunu alabilirsin. Tanıdık olan ne varsa sende, seninle yaşıyor.
Ölümden korkma! Ölüm, hak edenlerin ve hazır olanların önünde açılan bir kapı, kimileri bunu yaşamdan çıkıp başka bir yaşamda uyanarak kimileriyse şimdi ve burada uyanarak başardı. Kitap okunmayı bekleyen her andı. Bu kitabı kalbin kaleme aldı. Ona kayıtsız kalmamalıydı.)
10 Kasım Pazar Merkür- Plüton Sekstili (04:09) (Her gün ölüyoruz, her gün doğuyoruz. Her gün öyle pis şeylere şahit oluyoruz kil! Üçüncü sayfa haberleri görmezden gelemeyeceğimiz; bununla birlikte hepsinin bir de görünmeyen yüzü var. Ruhsal boyutta neyin nasıl okunduğu önemli, kimlerin kimlerle nasıl bir hikâyeyle bir araya geldiği, orada neyi nasıl çözümlediği...
Bu hayattan gitmek, hiçbirimizin ilk bakışta istemediği, birinin gitmesi de; belki özümüz birlikte daha mutlu olduğumuzu biliyor, bir parçamız sonsuz boşluğa sürüklensin, onu tekrar buraya çağırmak zorunda kalalım istemiyoruz. Böyle düşünüyoruz; hâlbuki giden de gelen de yok belki, hep buradayız, dünya burada, yaşam burada, insan burada!
Sırlar, insanı uyandıran! Herkes birbirine dokunma telaşında, sevgisini gösteriyor, bildiği dille, çarpışmalar gerekli, bizler yıldızların oğullarıyız, evren böyle yaratılmış, acının ötesinde yaşam ve burada bilgelik var.
Acı, üstü başı kir pas içinde yaşlı bir kadın! Olmadığını varsaymak istesek de gelir soframızda yerini alır. Gözlerinin içine bakmaya cesaret ettiğimizdeyse, cennetler önümüzde sıralanır. Korkunun ötesinde bir yer var, bize oradan sesleniyor gerçek dünya...)
11 Kasım Pazartesi Güneş- Merkür Kavuşumu (17:21) (Görmek istemediğim ne varsa önüme dikiliyor, alelacele bir yere yetişmek isterken ayağıma takılıyor, dur diyor bana, bir dur, bu telaş da neyin nesi, nereye kadar?
Hepimizin içinde acıyan bir yer var. Acıtan, içeridekinin onun kabuklarını zorluyor olması; hâlbuki o kabuklar bir kırılsa, acının yerini saf ışık, akıl, bilgelik alacak. Bağrımızda saklıdır bu bilgi, ondan döver belki Anadolu’da insanlar acıyla haykırırken bağırlarını, kabukların kırılmasını kolaylaştırmak içindir belki bu vuruş...
Acılar, olmamız gereken yerde olmayı reddettiğimiz içindir, oraya yükselmeye hazır olduğumuzu fark ettiğimizde o bizi ağırlaştıran duygular dökülmeye başlar ve yerini ışıma alır. Hepimiz kendi kalemimizin yazıp çizdiği acılardan geçtik ve içinde hamdık, piştik. Yanmak içindi, yanan ışık verir, içinde saklı olan yaşama dökülür ve buradan üzerine düşeni yapmış olmanın hafifliğiyle yükselir. Bedenimiz bir gemi, yolculuğumuzsa ona yüklenmiş olanı ulaştırmamız gereken yere götürmemiz içindi.)
12 Kasım Salı 19° 51’ Boğa Burcunda Dolunay (15:34) ve Mars- Jüpiter Sekstili (20:20) (Kendine bir yol çizmek, o yola sadık kalmak hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. Devam eden şeyler bizi dönüştürür, arındırır ve saflaştırır; bununla birlikte bunun her ana yayılması esastır. İbadetiniz ya da yoga pratiğiniz sadece söz konusu ritüeli uyguladığınız, müzik aletiniz ya da kaleminizle kurduğunuz ilişki müzik aletinizi ya da kaleminizi elinize aldığınız, dansınız veya şarkınız sadece ışıkların size döndüğü anlardan ibaret olduğunda anlamsızdır. Burada bahsi geçen her neyse, her ana yayıldığında, hepsinden beslenip, hepsini besleyebilme şansı kazandığında açılan kapı gerçeğin (hakikat) kapısıdır. Hizmet varlığı olarak sırra ermek böylece mümkün olur.
Sahip olduğumuz en değerli şey, doğanın bizi var eden tohumu olan o saf ışıktır. Onunla bütün olmak, doğaya yakın olmakla mümkündür. Kendini yenilemekten, var etmekten ve var olmaktan vazgeçmeyen doğa... Toprak ve su, onların bizdeki yolculuğu, beden ve hava, aldığımız nefes ile bunun yaktığı ateş, yaşam, o bedene sıcaklığını veren...
Hepimiz ölülerimizin etlerinin kemiklerinin arasından yükselmiş filizleriz... Yaşam onların arzusu, bizlerin varoluş sırrı... Nereden geldiğimizi, nereye çağrıldığımızı biliyorsak, hayat sadece bir oyun, değilse bizler oradan oraya savrulan kuru yapraklar... Köklerindeki gücü reddetme, onu kucakla ve onun senden yarına ulaşmasına izin ver. Sende olandan uyanacak bir dünya var, senin uyanmanı bekliyor doğumu için, sancıyı yaratan budur.)
13 Kasım Çarşamba Merkür- Satürn Sekstili (16:34) ve Güneş- Plüton Sekstili (20:00) (Görmek maharettir. Gördüğüne kör kalmamayı seçmek daha büyük bir maharettir. Ne değişecek diye düşünme, her şey bir yerden başlayıp taşın altına elini koyanlarla bugüne geldi. Değişim, bir anda olan bir şey değil, bir anda uyananın başlattığının, vazgeçmeyerek, hatırlatarak, elden ele yarattığıdır.)
14 Kasım Perşembe Merkür- Neptün Üçgeni (00:34) ve Venüs- Neptün Karesi (19:06) (Paylaşmak, bize insan olduğumuzu hatırlatandır. Acını, mutluluğunu, deneyimini, duygularını, düşüncelerini, bildiklerini paylaşmak... Bizi bize, kendimize, özümüze yakınlaştıran...
Sezgi dediğimiz şey, ortak akla düşen bir resmin her birimizin ekranında belirmesidir. Hepimiz o resme bakarak, yeni bir resim yaparız ve artık o resim benim, senin resmin olmaktan çıkar, bütünün resmi olur, yarına açılan kanatlarımız... Hepimiz kanat çırpan kuşlarız ve dağın arkasında yine biz varız.)
19 Kasım Salı Mars Akrep Burcuna Geçiyor (09:40) ve 27° 13’ Aslan Burcunda Son Dördün Ay Fazı (23:10) (Kim olduğunu bilen için, verdiği savaş, onu ve çevresindekileri aydınlatır. Kim olduğunun farkında olmayansa sadece çırpınacak ve büyük ihtimalle bu esnada can havliyle çok çam devirecektir. İyi ya da kötü olmanın ötesindedir varoluş, iyi ya da kötü gelmenin... Kim olduğunu bilmek, ne yaptığını, bunu neden yaptığını, bunun hangi kapıların kilidini kırdığını... İşte sır buradadır. Hayat çiçek ve böceğin ötesinde bir anlam taşır. Bunun adı hakikattir.)
20 Kasım Çarşamba Merkür Geri Hareketi Bitiyor (21:11) (Ne zaman ki eski defterler açılır, ne zaman ki bugün geçmiş bizim için dün olduğundan daha farklı bir anlam kazanır, orada kapılar açılır ve yeni bir döngü başlar. Çağları var eden, o çağları aşmayı sağlayan ya da o çağın içine sıkışıp kalınmasına sebep olan budur. Görmek, bildiğinin üzerinden geçmek demek değil, yeniden bakıp bu kez başka bir şey görmeye cesaret edebilmektir.)
22 Kasım Cuma Güneş Yay Burcuna Geçiyor (16:58) (Doğan gün, bize verilen yeni bir şanstır. O güne dünden farklı bir şey koymak gerekir. Işığını yakmadığımız her gün kayıptır. Keşfetmek gerek, bildiğimizden çok daha fazlası var, kendini buna şahit olmaya açabilmek...
Bilgi dönüştürür, geliştirir, genişletir. Bilgi, elimizde olanlarla birleşemediğinde, değersizleşir. Bağlantı kurmak gerekir, bir ağacın üzerine yerleştirmek, bilinenleri ve bilinmeyenleri... O zaman büyük resimde eksik parçalar belirgin olmaya başlar, bu resmin de görünür olmaya başlamasıdır.
Her şey o resimde saklı... Yolculuk bu parçaları tamamlamaya başladıkça anlamlanırdı. Tanrı bir bilmecem var dedi ve biz dünyaya geldik; çünkü cevabı bildiğimizden emindik.)
24 Kasım Pazar Venüs- Jüpiter Kavuşumu (15:33) ve Mars- Uranüs Karşıtlığı (18:50) (Tanrı akıldır. Onu anlamaya başladıkça, parçalar da bir araya gelip bize bir resmi görünür kılmaya başlayacaktır. Hayatımızdan kimse öylesine geçip gitmedi. Kalanlar hala işi bitmemiş olanlardı. Biz işimiz bitene kadar buradayız.
Yeniden başlamak istediğimiz kadar başlarız; bununla birlikte aynı yerde kalmak istediğimiz kadar geçmişe sıkışır ve bir gün sadece bir anı olarak geride kalırız. Kendini geleceğe açmayan, bugünde var olamaz. Bu geleceğin bilgisine uyumlanmak ile mümkündür.
İnat etme, her şey değişiyor, biz de değişiyoruz. Hiyerarşik yapı değişiyor. Ayaklar baş olacak, başlar ayak! Çünkü adım atmanın yolu bu! Büyümenin yolu bu! Sahip olduğunu bırakmadıkça hayat seni daha da geriye itiyor. Bıraktığındaysa kucağın asla boş kalmıyor. Yenilenmek bu!)
26 Kasım Salı Venüs Oğlak Burcuna Geçiyor (02:28) ve 4° 03’ Yay Burcunda Yeniay (17:05) (Zaman, en iyi öğretmendir. Kurduğu bir cümleyi bir kez daha kurmaz. Başka cümlelerse de kurduğu, daha önce kurduğu hiçbir cümleyi unutturmaz. Her cümlesi, bir önceki cümlesini daha anlamlı kılar ve bir sonraki cümleye yer açar.
Zaman bizi büyütür; bazen serttir, bazen yumuşak... Bir bakmışsınız sarmış usulca, tam da üşüdüğünüz bir anda! Bir bakmışsınız vurmuş masaya yumruğunu, hiç ummadığınız bir anda... Ne alıştırır şefkatine ne küstürür kendine...
Keşfediyoruz. Bitmeyeni, büyüyeni, büyümeyi... Hep çocuk kalanı, onun bize kattıklarını, içimizdeki oyuncakları, onları nasıl dağıttığımızı, nasıl kimsenin toplayamadığını, bizim istersek toplayabileceğimizi, bunu bizden başkasının yapamayacağını, bizim buna izin veremeyeceğimizi...
Hayır demeyi öğreniyoruz, evet demenin bu sayede değer kazandığını... Yavaşlamayı öğreniyoruz, hızlanmanın bu sayede güç kazandığını... Hayat ciddiye almamız gereken bir espri... Anlamadığımızda gülüyor olmanın çok da bir anlamı olmuyor ya da bir bakıyoruz, anlamaya çalışmayı beklemekten güzeli anlamamamıza gülüp geçmek oluyor. İşte bu bir sonraki espride en çok gülen olmamızı sağlıyor. Çünkü şimdi anladık. Hem de hepsini...)
27 Kasım Çarşamba Neptün Geri Hareketi Bitiyor (14:32) Kötü kalpli cadı bize doğru yaklaştı. Geleceğini biliyorduk; bununla birlikte ne zaman olacağını bilmiyorduk. Gözlerimizin içine baktık. Aklımızdan neler geçtiğini anlama niyetindeydik. Bu kez bizim de elimiz elma topluyor değildi! İşte şimdi cezalandırma vaktiydi. Sıra bize gelmişti! Kucağımızda ne varsa boşalttık üzerine! Yaşasın!
Her şey gözlerinden süzülen bir damla yaşa kadardı. Gerçekten kötü olsaydı bu yaş akmazdı. İçimiz sızladı. Onun aslında kendimizden başkası olmadığının farkına vardık. O da korkmuştu ve bu ona bir şeyler yaptırmıştı. Baktığı bizse de gördüğü biz değildi, ona haykırmıştı, bu bizi incitti.
Kalktı yerinden, sarıldı ona... Öfkenin yeri şimdi sadece sessizlikti. Hafifledi. Bu kadar ağır geldiğinin farkında bile değildi. Teşekkür etti. Önce ona, sonra kendine, sonra bir sürü kişiye daha... Demek her şey bunun içindi, bu kadar zor olmayabilirdi. Bunun nasıl olabileceğini fark etti. Hatırlamayı diledi. Dilekler kalbimiz sesimizde kanat açtığında gerçekleşirdi.)
28 Kasım Perşembe Merkür- Neptün Üçgeni (11:50) ve Venüs- Uranüs Üçgeni (20:27) (Yeni bir dünyanın hayalini kuruyorum! Ben böyle olduğunu düşünüyorum; bununla birlikte o yeni dünya bir yerlerde belki de, ben de içindeyim, oradan çağırıyorum, kendimi kendime... Kendimden hem de! O dünya ben miyim? Bu dünya ben mi? Kaç dünyadır bir ömür? Kaç dünyada var olur bir nesil? Sevdiklerimde mi saklıyım yoksa sevmediklerimde mi? Gördüklerim miyim yoksa göremediklerim mi? Ya da hepsi mi? Hepimiz mi? Hep beraber mi?
Farklıyız, bir benzerimiz daha yok. Aynıyız, hiçbir farkımız yok. İşte bizi yakınlaştıran, işte bizi uzaklaştıran! Paletimizin zenginliği, hayatımıza kanatları ne kadar başka renkte meleğin girdiği... Öyle çok melek var ki! Sevme meleği, sövme meleği, övme meleği, gömme meleği, gömülmüş olanı bulma meleği, söylenmeyeni bilme meleği, bilineni söylemeye cesaret etme meleği... Görme meleği, dokunma meleği, hissetme meleği, ısıtma meleği, soğutma meleği, çıkıp gelme meleği, arayıp sorma meleği... Melekler tam da olduğumuz yerde ve hep bizimle... Yeter ki sen onları kendinden uzak zannetme... Kanat açmak, açmaktır kalbini gökyüzünden yeryüzüne süzülene...)
30 Kasım Cumartesi Merkür- Satürn Sekstili (08:12) (Ne zaman anlarız? İçimiz titrediği zaman... Kitaptan öğrenilen, olduğu zannedilendir. İnsanı ölümsüzlüğe taşıyansa hislerimizdir. Hissi taşımak, bilgelik...
Zaman, hissetmeyenlerin geçebileceği bir kapı değildir. Bunun adı samimiyettir. Her damla yaş, yolculuğumuz boyunca arkamızda bıraktığımız incilerdir. O inciler bizden sonra gelenin bizi bulması içindir. Bize vardığında bulacağı artık biz değilizdir, zaten bize hiçbir zaman yetişemeyecektir. Bulduğu kendisi olacaktır.
Birisinin ayak izlerini, onu bulmak değil, onu ararken kendinizi bulmak için takip edersiniz. Bugün ne söylediğinize dikkat edin; çünkü hissinizin dudaklarınızdan döktükleri bize gelecek olandan haber veriyor.)
Dosta selam olsun,
Hüseyin
Akdağ
Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle iletişime
geçebilirsiniz:
0212 274 08 47 / 0506 798 52 07
www.heraakademi.com
Doğum haritası analizimiz ile kim olduğunuzu,
dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini, bunların bir araya geldiklerinde
birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri, yakın çevrenizi, ailenizi, iç
dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet edebileceğinizi, partnerinizden aslında
ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları ve bu durumun sizi karşı karşıya
bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve
kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve
ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini bulabilirsiniz.
|