2 Aralık Pazartesi Jüpiter Oğlak Burcuna Geçiyor (20:20)
Herkes büyümek ister, en azından hikâyesinin başında... Sonra büyümenin, sandığımız kadar arzulanası bir şey olmadığının farkına varırız. Büyümek, yaşlanmak demek olmuştur. Yaşlanmak, ölüme biraz daha yaklaşmaktır, en azından çoğumuz için...
Yaşlanmak ne demektir? Kim yaşlı olur? Kim gençtir? İnsan neyin sorumluluğunu almayı öğrenir? Aldığımız sorumluluklar bizi yaşlandırır mı yoksa akıp giden zamanın anlam kazanmasını mı sağlar?
Hepimiz kendimizi ne için burada olduğumuzu anlamaya çalışırken buluyoruz. Yaşam bir sırdır. Bu sırrın ne olduğunu bilmemek, yaşamaya engel değildir. Kimse bu sırrın ne olduğunu bilmiyor; bununla birlikte bu sır bizi birbirimize yakınlaştırıyor ya da bizi birbirimizden uzaklaştırıyor.
Büyümek sadece fiziksel boyutta arzuladığımız bir şey olmuyor. İşimizin büyümesini istiyoruz mesela, evimizin büyümesini, odamızın, büyük adamlar yakınımızda olsun, biz onların yakınında olalım istiyoruz.
Büyük başın ağrısı büyük olur der eskiler... Büyümek, sorumluluğunu almayı gerektiriyor büyüyen şeyin! Bir de nerede duracağını bilmek var, bu kadarı benim için yeterli diyebilmek... Neyin sizin için yeterli olduğunu biliyorsanız, zaman akıp giderken, içinizdeki huzuru korumayı öğreniyorsunuz ki bu belki de sonsuzluğun kendisi olmanın ilk adımıdır.
3 Aralık Salı Merkür- Plüton sekstili (07:22) ve Venüs- Mars sekstili (17:47)
Dudaklarınızdan dökülen kelimeler, bazen sizin için bile şaşırtıcı olabilir. Kelimeler, bilinçaltımızın derinliklerinden dökülmüştür. Doğru soru, doğru cevaba götürür bizi ki bu yaşamın bize en güzel armağanıdır.
Hayatı keyifli kılan nedir? Bize kendimizi enerjik, heyecanlı, tutkulu hissettiren? Daha derinde ne olduğunu merak eder dururuz ya da bazen bir şeyin varlığını hissederiz ve sanki o şey yokmuş gibi davranmak isteriz.
Söylediklerimizden hep daha çoktur henüz söylemediklerimiz... İnsan gençken daha pervasızca dökülür kelimeler dudaklarından, zamanla susmayı öğrenir. Tıpkı bir baraj gibidir. Yağış çok olmuşsa, bu su baskınına sebep olacaksa da, kapakları açmak gerekir yoksa baraj yıkılabilir ki bu kimsenin istemediğidir.
Hepimizin sakladığı çok şey var. Sırlarımız var, belki yalanlarımız var. Bazen kendimize söylediğimiz ya da kendimizle birlikte birilerine de söylediğimiz, en azından bunu yapmayı denediğimiz yalanlar var. İçimizden bir ses aslında öyle olmadığını bilse de diğer parçamız onu susturur.
İnsanın en büyük savaşı, kendine susmuş olmasıdır. Bu suskunluk bozulduğunda, maskemiz düşer ve şimdi gerçeklerle yüzleşmenin vakti gelmiştir. Bunu başardığımızda biz kendimize daha yakın olmayı öğreniriz.
4 Aralık Çarşamba 11° 48’ Balık Burcunda İlkdördün Ay Fazı (08:58)
Ruhun bana söylemek istediği bir şey olsa gerek! Bu sonsuz döngünün içinde küçük bir noktayım; bununla birlikte bu bana kendimi değersiz hissettirmiyor. Gökyüzünde bir sürü yıldızın olması, hangi yıldızın varlığını değersiz kılar? Ki onların parladığı yaşamlarda, kim bilir onları seyrederken kendinin ne kadar da küçük kaldığını düşünen nicesi var? Hepimiz Tanrı’nın çocuklarıyız. Aile kavgaları hep olur; bu aile olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.
8 Aralık Pazar Güneş- Neptün karesi (10:59) ve Venüs- Neptün sekstili (23:48)
Bir yanda acılar, sancılar... Bir yanda sevinçler, mutluluklar... Düğünler ve cenazeler... Dokunmak istediklerimiz ve bize dokunmasından ürktüklerimiz... Arzularımız ve korkularımız... Bizi biz yapan, neyi arzuladığımız ve bizi kendimizden uzaklaştıran, hangi korkuyu aşamadığımız...
Tanrı’nın bizi sevmediğini hiç düşünmedim. Tanrı’nın herhangi bir çocuğunu sevmediğini, sevmeyebileceğini de... Bir anne çocuklarını ayıramaz. İyi bir anne olamamak, tartışılır. Her anne, çocuğunun ihtiyaç duyduğu yol ışığı olur. Çocuklar, büyümek için doğmuştur.
Her ömrün sonu, yeni bir doğumdur. Yaşlı bir kadın, küçük bir çocuk olmak üzere yumar gözlerini hayata... Yaşlı bir adam da keza... Dünya, sonsuzluğu öğrendiğimiz okuldur. Yıldızlar, en sabırlı öğretmenlerdir. Gökyüzünde olmaları sizi şaşırtmasın, onlar hep en yakınımızdadır.
9 Aralık Pazartesi Merkür Yay Burcuna Geçiyor (11:41)
Hep bakmak ile görmek arasındaki farktan bahsedilir. İleriyi görmeye çalışırız; nereye gittiğimizi, ne için gittiğimizi, orada bizi ne beklediğini, bunun bizim istediğimiz şey olup olmadığını... Hatta ileriye bakarken bazen, bugünü kaçırırız.
Yarın, bugünde saklıdır. Bugün nerede olduğumuzu anlamak, yarını da daha anlaşılır kılacaktır. Bugün, geriye dönüp baktıkça anlam kazanır. Geride ne bıraktığımız ya da neyi geride bırakamadığımız, hâlâ taşıdığımız...
Dil bazen öyle kabadır ki! Öyle bir tek şeye odaklanmış ve geri kalan her şeyi bir kenara fırlatmış... O an insan olma gerçeğinin dışına yuvarlanmış buluruz kendimizi! İçimizdeki hayvan konuşmuştur. Bu hayvan oldukça yırtıcıdır.
Böyle zamanlarda önümüzü göremeyiz. Bunu bu duygu durumundan çıktığımızda hatırlarız. İnandıklarımızı hatırlarız, ahlaki değerlerimizi, kalbimizi hafifletenleri ve ağırlaştıranları... Bu bize bir adım attırır, o adımın armağanları vardır ve gelecek oradadır.
11 Aralık Çarşamba Venüs- Satürn kavuşumu (12:04)
Yaşlanmak her zaman olgunlaşmak demek değildir. İnsanı olgunlaştıran, aldığımız yaş değil; sevdiğimiz insanlar, onlarla paylaştıklarımızdır. İnsan kendini bir ilişkinin içinde tanır, nefsi orada törpülenir; değilse bağırır, haykırır. Sözleriyle, davranışlarıyla, hissettirdikleriyle...
Sevmiş, paylaşabilmiş ve bunun bir insan için değerini fark edebilmiş olanlar, daim minnettardır yaşama, bunu tadabildiği için! Bunu başaramamış olanlar kızgındır, aslında kendine... Dışlandığını düşünür, birilerinin bunu onun elinden aldığını... Halbuki onu itmiş olan, kendisidir. Bunu hak etmediğini düşünmüş olan...
Hayattan neyi almayı reddettik? Ne bize sunulduğunda, onu kibrimizle incittik? Kötü olduğunu düşündüklerimiz, içindeki iyiliği ve bunun ne anlama geldiğini çözemediklerimizdir. Anlarız ya da anlamayız. Hayat buna açık olanlara sunduğunu, herkese sunuyor; bununla birlikte armağan, sadece kapısı açık olanlara ulaşıyor.
12 Aralık Perşembe 19° 51’ İkizler Burcunda Dolunay (07:12)
Ya sevmeyi öğreniriz ya da sevemediklerimizi itiraf ederiz. Sevdiklerimizin de sevemediklerimizin de bize öğrettiği çok şey vardır, bunu inkâr edemeyiz. Hayatın bizden ne istediğini anlamak her zaman çok kolay olmayabilir. Onun dili, hayatımızda olanların bir şekilde var ettikleridir. Kökleriniz, aileniz, doğduğunuz topraklar, o topraklar üzerinde sizinle yaşayanlar, onların kültürü, sizin bu kültürle kurduğunuz bağ, onun üzerinden değerlendirirken bulmanız kendinizi size yeni olan bir çok şeyi...
Hep doğru olanın peşinde koşarız ya da bir hayli öfkelenmiş buluruz kendimizi bu doğru kabul edilene bizi bir şekilde sıkıştırmaya çalışanlara... Bir meydan okuma içine gireriz. Canımızı sıkan, belki de yakan o doğruların tam karşısında olacak şekilde inşa ederken hayatımızı, aslında bazı noktalarda çok da haksız olmadıklarını fark etmenin şaşkınlığı içinde buluruz kendimizi...
Zaman su gibi akıp gidiyordur. İnsan kendisini sürekli bir çaba içinde buluyordur. Ya haklılığını savunuyor ya da yaptığı haksızlığı anlatmaya çalışıyordur. Bir de kimsenin sandığı kadar haklı ve sanıldığı kadar haksız olmadığı yerler vardır. Yaşam olduğunu sandığımızdan çok daha fazlası...
Kimse kimseye haksızlık etmedi, herkes kendi yolunu, atalarının yolunu, yarınının yolunu açtı ya da kapadı. Siz bugün nasıl uyandınız? Neye kızdınız ya da neyi var gücünüzle alkışladınız? Ne kızgınlığınızda sandığınız kadar haklıydınız ne de alkışladığınız, sandığınız kadar gurur verici bir tabloydu. Hepimiz bir yoldayız, her yol bir diğer yolculuğun ışığı, kimse kimseden daha geride ya da daha ileride değil aslında, herkes seçimini yapmış durumda ki bu da yarına ekilen tohum! Fark eden kızmıyor; sadece yürüyor ki bu yürüyüş, kadere açılan kapıdır. Biz gittikçe, bizimle, her şey de ilerleme şansı kazanır.
13 Aralık Cuma Mars- Neptün üçgeni (13:54) ve Venüs- Plüton kavuşumu (17:16)
Hepimiz birilerini koruduğumuza ve bunun gerekliliğine inanırız. Bu kendimizi değerli hissetmenin bir yoludur. Kimsenin bize ihtiyacı olmadığı düşüncesi kendimizi gereksiz hissetmemize sebep olabilir. Bir de şöyle bir yerden bakabiliriz belki; bir rol var, o rolü biri bir şekilde alacak, ben ya da bir başkası, ben diyorum ki o rol benim olabilir mi? O da diyor ki: "Al, senin olsun!" Sonra bu rolün incelikleriyle bir yolculuk başlıyor bizim için, kimisi rolün ruhuna giriyor, kimisi kendisini o role ait hissetmiyor. Bu durumda pes etmek, ait olduğun yeri bulmak adına kendine bir şans vermektir. Zorlamaksa o rolü oynarken sahneyi paylaştığın kişiye de haksızlık etmektir.
Vazgeçmek, inat etmekten daha iyidir. Kendine bir şans ver, ona bir şans ver! Giydiğin kıyafetin içinde mutluysan devam et, değilse itiraf et, belki bu çok daha eşsiz bir yolculuğun, birlikte tamamlanmanın ilk adımı olacaktır; çünkü onun için her şeyin bu şekilde çok daha iyi olduğunu düşündüğünün de belki sana söylemek istediği şeyler vardır ve her şey, tam da bu kelimelerle parlayacaktır.
15 Aralık Pazar Jüpiter- Uranüs üçgeni (21:01)
Hep bir şeylerin değişmesini isterken buluruz kendimizi! Sanki dışarıda bir şeyler değiştiğinde, içeride de bir şeyler kendiliğinden değişir gibi gelir; bununla birlikte dışarıda bir şeyler değiştiğinde, içeride bir şeyler değişmediğinde, yeni oyuncaklar bulacağızdır kendimize! Bizi kederlendiren ve bunun içten içe bize iyi hissettirdiği oyuncaklar...
Hepimiz alışık olduğumuz şeyin içinde kalmak isteriz; çünkü bu çok daha güvenlidir. Öyle ki söz konusu sorunlar bize aslında kendimizi güvende hissettirir. Bu sorunların ortadan kalkması, aslında içte içe de korktuğumuzdur ve içsel bir hafızanın bizde yarattığı baltalayıcı bir güçle bu sorunların varlığını devam ettirecek olanları hemen fark ederiz, onlara doğru ilerleriz.
Şimdi hiçbir şey değişmemiş olsun! Sen sürekli şikayet ettiğin şeylere bir an için gülümseyerek bak ve onları aslında senin güvenlik alanın olarak kabul et. Bir an bunun dışına çıktığını düşün. Arzu ettiğin; bununla birlikte bir şekilde dışına sürüklendiğin şeyin içinde hisset kendini! Oraya gitmek belki sandığından daha kolaydır.
Hayatın sana sorduğu sorulara hangi cevapları verseydin bu kendini şaşırtmak olurdu? Belki de vakti gelmiştir. Kızdıklarına sarıl, göklere çıkardıklarını kendinle eşitle ve iletişim kur sadece, herkes bize bir şeyler söylemek için istekli ve cevaplarımız bu dudaklarından dökülenlerde gizli...
19 Aralık Perşembe Mars- Satürn sekstili (11:59) ve 26° 58’ Başak Burcunda Son dördün Ay Fazı (06:56)
İnsanın en büyük gücü, taşıdığı histir. Bu his, bitmeyecek bir enerji gibi düşünülebilir. Radyoaktif bir madde, Uranyum olduğunu düşünün bu hissin, kim bilir onunla yapabileceğiniz neler var?
Her his, bir diğerini kendine çağırır. Bu birbirine kenetlenerek ilerleyen bir mekanizma gibi düşünülebilir. Her his, bir çatala götürür bizi, bu hisle hangi hisse geçiş yapacaksın? Korku mesela, ona rağmen yola mı çıkacaksın yoksa onun yarattığı güvensizlikle içine mi kapanacaksın? Cesaretse bahsettiğimiz sonraki ayrım yıkıcı mı olacaksın yoksa yapıcı mı? Bunun hissettirdiği güçse şimdi bu hissi nasıl bir sonraki aşamaya taşıyacaksın? Bu güce sahip olanlarla mı uzlaşacaksın yoksa bu gücü taşımadıklarını fark ettiklerinin sırtına basarak mı bir krallık kuracaksın?
Vicdan insanın zenginliğidir. Bu zenginliğin farkında olan için hayat şölen ruhu taşıyabilir, değilse söz konusu olan daha çok yemenin yarattığı daha da büyük bir açlık gibidir. Çok yemek yemeye ihtiyacımız yok, herhangi bir şeyin çokluğuna... Yeteri kadar sahip olduğumuz her şey, bir sonraki yeterliliğin de temelini atacaktır. Peki, ne kadarı yeterlidir? İşte hayat bunu anlayabilmenin sınavıdır.
20 Aralık Cuma Merkür- Neptün karesi (06:19) ve Venüs Kova Burcuna Geçiyor (08:41)
Her şey mantıklı mı olmalı yoksa mantığın devre dışı kaldığı yerde daha büyük bir şey mi ipleri ele alıyor? Hep size daha mantıklı geleni mi yaptınız? Bu size ne kazandırdı? Ne zaman mantıksız olduğunu düşündüğünüz şeyler yaparken buldunuz kendinizi? Bu size ne kaybettirdi? Kader böylelikle mi kendini dile getirirdi?
Ailemin, atalarımın, yakınlarımın yaptığı mantıksızlıkları gördüğümde, eskiden öfkelenirdim, bu ne vurdumduymazlık derdim. Şimdi bazı şeylerin çok da bizim elimizde olmadığını biraz daha anlıyorum. Bir sürecimiz var ve bu süreç tamamlanana kadar bir şeyler oluyor, geri dönüşü olmayan şeyler...
Bunun kime, ne faydası var diye mi düşünüyorsunuz? Bazen bazı şeylerin sanki kimseye bir faydası yok gibi görünebilir; bununla birlikte bizi bir araya getiren veya bir araya gelerek yarattığımız evrensel hikayenin penceresinden baktığımızda durum değişiyor.
Yaptığım ve yapmadığım, yapamadığım şeyler oldu. Hepsi hikayenin bir parçasıydı. Ne yapacağımı ve ne yapmayacağımı biliyorum, bu da hikayenin kendisi... İçinde olduğum ve olmadığım her şey benim bir parçam ve bu parçaların bir araya gelerek oluşturduğu bir resim var, sır bu resmin kendisi...
22 Aralık Pazar Güneş Oğlak Burcuna Geçiyor (06:19), Venüs- Uranüs karesi (15:30) ve Mars- Plüton sekstili (16:32)
Oğlak burcuyla birlikte güneş en aşağıya inmiştir ve en yukarıya doğru yükseliş başlamıştır. Zincirlerimizin farkına vardığımız yerdir oğlak burcu! Güvendiğimiz dağlara karlar yağmıştı akrep burcunda, inandığımız şeyler değişmişti yay burcunda, şimdi gerçekleri görme şansı kazandık, hayatımızı hangi gerçekler üzerine inşa ettiğimizi...
Bu aşamada sorumluluğunu almamız gerekenler devreye girer. Artık kimseyi suçlayamayız; çünkü artık bir yetişkinizdir. Yetişkinler değil, ergenler suçlar. Bu da yetişkin olmanın ilk adımıdır. Seni mutlu eden ve etmeyenlerin ayrımını yaparak bir seçim hakkın olduğunun farkına varabilme...
Sonrasında herkesin elinden gelenin en iyisini yaptığını fark edeceksindir. Senin de elinden gelenin en iyisini yapacağını ve neyi daha iyi yapmaya çalışırsan çalış, bir şeylerin hep eksik kalacağını... Binlerce yıldır kainatı ayakta tutan tam da budur belki! Herkes birilerini suçluyor ve çok daha iyisini yapabileceğini iddia ediyor; bununla birlikte hiç de öyle olmuyor, keşke o kadar sert olmasaydım diyor, aynı sertliğe maruz kalıyor, bir gün anlayacak diyor ve yolculuk devam ediyor.
Ne kadar iyi olursan ol, bu asla tam olarak yeterli olmayacak ve ne kadar kötü olursa olsun, o sandığın kadar gereksiz değil, en az gerekliliğine ve faydalılığına inandığın kadar gerekli ve faydalı, hayat bunu anlatmak için hep bizi birbirimize karşı kullandı. Herkes kendi renginin bir tonu ve gökkuşağının var olmak için hepimize ihtiyacı vardı.
24 Aralık Salı Güneş- Uranüs üçgeni (23:43)
Çılgınlık bir gün her şeyin değişeceğini ummak değil, çılgınlık her şeyin hep aynı kalacağını sanmaktır. Her şey değişiyor. İnsanlar, kalıplar, yaşamlar, yolculuklar, hız, güç, adalet, toplum, ilişkiler, tetikleyiciler, kalıcılar, geçiciler... Her şey değişiyor ve her gün biraz daha, bizim olduğunu, çok da fark edemediğimiz bir hızla...
İnsan her gün yeni güncellemeler alıyor, kendini yenileyen hayatta kalıyor, hayatla daha güçlü bir bağ kuruyor. Bunu nasıl yaptığı, ne ile yaptığı çok da önemli değil! Kurduğu bağ ve bu bağın gücü önemli! Bir gün çıkış kapısının önünde bulacağız kendimizi, sokakta bizi bekleyen hangi farklı seçenekler var bilmiyoruz; bununla birlikte gitme vakti geldiğinde geriye dönüp bakarak, içten bir teşekkür olabildiğinde bahsedebileceğimiz, karşılıksız kalmayacağı kesin, işte zenginlik bu olsa gerek, sadece bunun için dirildik!
26 Aralık Perşembe 4° 06’ Oğlak Burcunda Halkalı Güneş Tutulması (07:12)
Yeniden başlıyoruz! Ben ve seni, yeniden konumlandırıyoruz. Karşımda duran kim varsa, onun adı aşktır. Aşk, aynada kendine bakmaktır. Bu öyle sanıldığı kadar romantik bir şey de değil aslında; çünkü her zaman sevmezsin aynada gördüklerini, kabul etmek istemezsin.
Daha yaşlısındır, daha genç... Daha açsındır, daha tok... Daha yorgunsundur, daha dinç... Daha kaybetmişsindir, daha kazanmış... Daha inatçısındır, daha uyumlu... Daha umursamazsındır, daha duyarlı... Daha yalnızsındır, daha kalabalık... Daha kırgınsındır, daha onarılmış... Her şey olabilir gördüğün, daha eski de olabilirsin, daha yeni de, yenilenmiş de, yeniyken özel tekniklerle eskitilmiş de...
Aşk gül bahçesi vadetmez; seni toprağa gömer hatta! Bununla birlikte sen gömüldüğün o topraktan filizlenirsin. Karanlık başlar güzel şeylerin ilk zamanları; çünkü daha neyin ne olduğundan ya da olmadığından emin değilsindir. Sonra ateşböcekleri gelir, pervaneler... Işık sana mı aittir yoksa sende mi görünürlük kazanmıştır, bilemezsin. Sadece olan bir şey vardır ve sen de içindesindir.
Her görüntü aynada beliren, senden bir şeyler alır ve her biri sana da bir şey bırakacaktır. Bazen çarpışırız, bazen sevişiriz, bazen dövüşürüz; bununla birlikte sonunda hep bir dururuz. Gözlerinin içine bakarız ya da bakmayız; hala kalbimizin çarptığı gerçeğini ve bunun onunla da bir ilgisi olduğunu ne kadar inkar etmek istesek de başaramayız. Aşk, tarihin yazılan tarihle tamamlanışıdır. Herkes herkesle büyüyor ve bir kapı var ki oradan yalnızca birbirimizi birbirimizde bulabildiğimizde geçiliyor.
27 Aralık Cuma Güneş- Jüpiter kavuşumu (20:25)
Büyümek, tarihin tozlu sayfalarında saklı olan kendimizi bulup çıkarabilmekle de ilgili biraz! Eski, tümüyle reddedebileceğimiz bir şey değil! Eskiyi reddetmek mümkün olsaydı işe bedenimizi reddetmekten başlardık! Yakında sadece beynimizin naklinin yeterli olabileceği tamamen mekanik bir bedene sahip olma şansımız olabilir; bununla birlikte bu hala anılarımız olduğunu gösterir ve anılarımız varsa, geçmiş de vardır.
Sadece duyduklarımız, gördüklerimiz yok anılarımız arasında! Hissettiklerimiz de var ve bu hisler çok da bildiğimiz zamanlardan gelmiyor, çok daha eskilerden geliyor. Atalarımızın bize bıraktığı en önemli miras, hisleri... Neye nasıl bir tepki verdikleri, neyle nasıl bir bağ kurdukları, neyi kendilerine nasıl kayıtladıkları...
Bu hisleri yok sayamayız; bununla birlikte korkumuzun yerine güven, öfkemizin yerine sevgi koyabiliriz. O zaman korkutan, bugün o kadar da korkutucu değildir belki! O gün öfkelendiren, bugün o kadar da öfkelendirmeyebilir. O buzlar, bugün çözülebilir. İşte büyüme, tam da bu anda başlayacaktır.
29 Aralık Pazar Merkür Oğlak Burcuna Geçiyor (06:54)
Mantık, olduğunu sandığımız kadar sert olmayabilir; çünkü "bu da başka bir mantık" dediğimiz zamanlar vardır hani, nihayetinde akıl akıldan üstündür. Bize mantıklı gelenler, belli bir sistemin içine sıkışıp kalmamızla da ilgili olabilir. Katı olduğumuz zamanlar, sadece işleri zorlaştırıyor olabilir ve bizden istenen, farklı bakış açılarına da kendimizi açabilmemiz midir?
Mantığımız, kaderimizi yaratıyor. Kaderin bir mantığı var mı? Kesin! Henüz bunu anlamıyor olabiliriz, bu olmadığı anlamına gelmiyor. İyi bir gözlemci olmak, kaderin mantığını anlamaya biraz olsun yaklaştırabilir bizi, unutmamamız gerekense, onun bizim karşımıza hep çalışmadığımız yerden sorularla dikileceği!
31 Aralık Salı Merkür- Uranüs üçgeni (00:21)
Bizi onaylayanlar olacak, onaylamayanlar olacak, yanımızda olanlar, olmayanlar olacak, kendimizi yalnız hissettiğimiz, arkamızda bir sürü insanın olduğu ya da bizim birilerinin arkasında olduğumuz zamanlar... Hepsi oyunun bir parçası, iyi de kötü de tıpkı oyunun sonunda şahın da piyonun da aynı kutuya girmesi gibidir.
Birileri için iyi, birileri için kötü olarak nitelendirileceksiniz; bununla birlikte siz gerçeğinizle yaşayacaksınız, ona yakın olduğunuzda mutlu ve huzurlu, ona uzak düştüğünüzde eksik... Siz gerçeğinizin peşinde olun, ödediğiniz bedel ancak bu durumda kalbinizi parlatır ve bizim bu ışığa ihtiyacımız var.
Dosta selam olsun,
Hüseyin Akdağ
Bireysel Doğum Haritası
Analiziniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz:
0212 274 08 47 / 0506 798 52 07
www.heraakademi.com
Doğum haritası
analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini,
bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri,
yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet
edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları
ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin
ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık
ilişkilerinizi, neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini
bulabilirsiniz.
|